*** YORGUN KURŞUN ***

Abone Ol

*** YORGUN KURŞUN ***

Ne kadar yorgundur; düğünde, şenlikte, piknikte, maçlarda havaya sıkılan kurşunlar? Hangi hızla düşer, vücuda ne kadar saplanır, ne oranda öldürücü olurlar? Maganda sözcüğü kâtilliği hafifletiyor mu?En büyük kabadayılık efendiliktir; efendiliğinizi enayilik olarak algılayanlara karşı aklınızı kullanın; zekânızı bilmem fakat daha akıllı olduğunuz kesindir çünkü erdemlisiniz.(Torlakon)

Şişede durduğu gibi durmuyor denir alkolün zararlarını belirtmek için. Kurşun da kovanda durduğu gibi durmaz ateşlendikten sonra. Direksiyon hâkimiyeti kaybedilmiş araçlar gibi hız ve hareketini tamamlayıncaya kadar fizik kânunlarınca yönetilir. Onun içindir ki; kullanılan aracın veya makinenin yetenekleri, huyu, tüyü iyi bilinmeli ve nasıl denetlenebildiği konusuna iyi hâkim olunmalıdır…

Bir kurşundan daha fazlası istenmektedir. Sâdece delmemeli; girdiği yerde patlamalı, çiçek gibi açılmalı, zehirlemeli vs. Bundan dolayı pek çok değişik çap ve şekillerde üretilmektedir. Top mermisi gibi patlayıcı özelliği bulunabilmesi için 20mm ve üzerindeki çaplarda üretilmektedir. Bu çapın altındakilerde ise hedefe vurduktan sonra çiçek gibi açılarak daha fazla tahribat yapabilmesi istenir. Ajanî operasyonlarda ise tek atışta işi bitiriyor olması, hedefin içinden çıkıp gitmemesi ve hızlı bir şekilde zehirleyerek öldürmesi istenir… ABD mantığına göre savaşta kullanılan tüfek kurşunları daha küçük çaplı (5.56mm) olmalıdır. Çünkü böylelikle daha az öldürücü olup yaralı bırakacağı için “anam anam!” diye zırlayıp duran asker hem diğerlerinin de morâllerini bozacak ve hem de kendisini tedaviyle uğraşan arkadaşlarını çatışma dışı bırakacağı için daha etkili olacaktır. Bu mantığa uymaya çalışan TSK da mermi çapını 7.62’den 5.56’ya düşürmeyi denemişti; terör örgütüyle mücâdelede işler mi diye. Fakat ABD mantığının Anadolu topraklarında işlemediği görülünce hemen vaz geçildi. Çünkü teröristler zırlayan yaralı arkadaşlarıyla ilgilenmek yerine kafasına sıkıp geçiyorlardı. Tohumuna para saymamışlardı ne de olsa…

Havaya sıkılan kurşunlar tepe noktasına ulaştıktan sonra serbest olarak yere düşerler. Düşme hızı, namlu çıkış hızının ortalama olarak ¼’ünden daha yüksektir. Yaygın olarak kullanılan 7.65x17mm ve 9x19mm mermilerle örnekleyecek olursak; çıkış hızı 320/sn olan 7.65 kurşunu 1000m kadar yükseğe çıktıktan sonra 80m/sn üstünde hızla yere düşerken, 360m/sn hızla çıkan 9mm Parabellum kurşunu 1300m yükseldikten sonra 90m/sn’nin üstünde bir hızla düşecektir… Eğik yollu atışlarda tepe noktasında hız sıfırlanmayacağı ve atış eğimi yataya yaklaştıkça daha yüksek olacağı için çarpma hızı da yüksek olacaktır. Kurşunun burnu sivrildikçe hızın, ağırlığı arttıkça da enerjisinin ve dolayısıyla da öldürücü etkisinin fazlalaşacağı akılda tutulmalıdır! En uzak mesafeye giden kurşunların 45 derece açıda atıldıkları düşünüldüğünde, yukarıya erimlerinin (1000-1300) iki katı uzaklıkta (2000-2600) öldürücü olabilecekleri de unutulmamalıdır!... Ayrıca; ses soğuk havada, kurşun ise sıcak havada daha uzağa gider. Bu da; sıcak havalarda daha yükseğe erişen kurşunların daha yüksek hızla yere düşecekleri demek olur…

Yukarıdaki hız değerlerinin neyi ifade ettiğine bir bakalım… Osmanlı savaşçılarının düşmanı avladığı efsanevî oklarının hızları 70m/sn’yi bulmuyordu(66,6m). Dev grizzly ayılarının bile avlanabildiği günümüzün modern makaralı oklarının hızıysa 100m/sn’yi anca aşmaktadır.

Dolayısıyla; 80-90m’nin üstünde bir hızla çarpan kurşun kafatasını kırıp beyne saplanmakta veya göğüs kafesini delip iç organları parçalamaktadır. Kafaya düşen kurşun olaylarının yarıdan fazlası ölümle sonuçlanmakta, diğer; ense, boğaz, göğüs ve sırt isabetlerindeyse %45-25 arasında olmaktadır. Bu oranı, isabet alan organın hayâtiyet derecesi belirlemektedir. Bacak atardamarına isabet edecek olduğunda ise can kaybının kan kaybı nedeniyle olabileceği açıktır… Yatık yollu atışlarda ayakta duranlar daha büyük (baştan ayağa) hedef olurken, dikey yolla atışlarda yatar vaziyette olanlar daha büyük hedeftir. Düşey isabetlerde kurşun delikleri daha çok kafa üstünde, ensede ve omuzlarda görülmektedir…

Yorgun kurşun sessizce gelir, bozuk kurşun (deforme) seslidir. Doğrudan hızla geçen kurşun yüksek frekanslı ve tiz “diuv” sesi çıkartırken, seken kurşunun şekli bozulduğu için daha fazla hava direnciyle karşılaşır ve “drinn-draouvv” arasında hız düştükçe baslaşan (frekansı düşen) sesler çıkarır… Piknik alanında âniden ve sessizce yere yığılan kişiye şahit olanlar ilk anda tansiyon veya kâlbi nedenleri akla getirirler. Kan gördükleri anda ise burundan veya ağızdan geliyor olabileceğini düşünürler; tâ ki kanın bir delikten çıktığını anlayıncaya kadar… Sekerek gelen kurşunlarda ise hız durumuna göre az çok bir farkındalık gelişebilir. Havada helezonî (salyangozumsu) bir şekilde atış ekseninden uzaklaşarak döne gelen bu bozuk kurşunlar bedende daha geniş bir yırtık oluşturdukları için daha tehlikeli olurlar. Ayrıca bu sektirme atışı tekniği bazı özel birliklerde de öğretilmektedir; mevzi ardında gizlenen düşmanı sert bir yüzeyden sektirilen kurşunla devre dışı bırakmak için. Bu fiziksel mârifeti özellikle bilardocular iyi kavrar…

Yan binanın sekizinci katındaki evinin salonunda oturan komşumuz, sokaktan geçenlerin havaya sıktıkları kurşunun evinin tavanından sekmesi sonucu yaralanmış ve derhâl hastaneye yetiştirebildiği için de kan kaybından gitmesi önlenmişti… Bir maç sonrası havaya sıkılan kurşunlardan biri bizim antika arabanın arka camını patlatmış, perdesini parçalamış, koltuğunu yukarıdan aşağıya deldikten sonra şasesinden sekerek ayak basılan yere düşmüş vaziyette beklemekteydi. Piyasada zor bulunan o camı ara ki bulasın, bir sürü zaman kaybedesin, bir de polisle cedelleşesin “kafayı çekip kendiniz sıkmışsınızdır” dediği için. Zekânın kralı böyle bir memura çatmış olduğunuz için şanslı ve bahtiyarsınızdır da aslında; çünkü acındırıklı bir biçimde de olsa gülümsemişsinizdir… Ha, bir de kurşun geldiği anda arabanın içinde olmadığınız içinJ

Bu yorgun kurşun veya maganda kurşunu nedeniyle mağduriyetlerin önü bir türlü alınamadığı ve her trajik olayın ardından hüzünlü “vah-tüh” sızlanmalarının da sonu gelmediğine göre birazcık alaysılama (ironi) yapsak yararı olur mu ola!

* Yok öyle eskisi gibi düğüne gider gibi düğüne filan gitmek, savaşa gider gibi gidilecek! Sanayi sitelerine gidilerek aile boyu zırhlı elbiseler sipariş verilecek, arabalar da zırhlandırılacak!

* Turist gibi sokakta gezmek de yok! Kask, miğfer, berber leğeni, huni muni… Deli denmesinden mi korkuluyor? Yaşamaktan daha mı önemli başkasının ne dediği!

* Şehir ortamından adamakıllı bunalıp da piknikte rahatlamaya çalışan vatandaş! Hamakta veya kilimin üstünde yok öyle boylu boyunca uzanmak! Tependeki ağacın yaprakları seni kurşundan koruyamaz! Ört üstüne arabanın kaportasını!

* Sıcak Adana gecelerinde damda yıldızlara bakarak cıscıbıldak uyuyan Cemşir ağa! Sağdan soldan havaya kurşunlar saçılıp dururken neyine güveniyorsun,

cibindiriğe mi?! Bir berber leğeni filan bul! Etraftan patırtılar duyduğunda demek ki henüz vurulmamışsın; hemen leğeni ört ve en az 15 saniye bekle!...

* Başkalarının canına veya malına zarar verebileceklerini akıl edemeyen zavallı mâsum magandacıklar sizin tedbirsizliğiniz yüzünden demokratik ve öküz bir biçimde eğlenemeyecek mi? Siz hiç öküzlükçü demokrasi diye bir şey duymadınız mı? Demokrasinin de içinde “mok” olduğunun farkına varmadınız mı?...

Kaynak: TORLAKON