İşte budur! Bana göre kendine özsaygının bundan güzel bir ifadesi olamaz. Face’ de “ izninle “ derler ya, ben de annemin takvim yapraklarında yayınlanmış bu yazıyı “ izninizle “ bana ikide bir “ Argos bir köpektir, anlamaz bu tür şeylerden “ diyenlere ithaf ediyorum. Teşekkürler.
Yaşlı bir bey, sabah erken evinden çıkmış yolda ilerlerken, bir bisikletlinin kendisine çarpması ile yere yuvarlanmış ve hafif yaralanmış.
Sokaktan geçenler, yaşlı adamı hemen en yakın sağlık birimine ulaştırmışlar.
Hemşireler, adamcağızın yarasına pansuman yapmışlar, ama biraz beklemesini ve röntgen çekerek herhangi bir kırık veya çatlak olup olmadığını inceleyeceklerini söylemişler.
Yaşlı adam huzursuzlanmış ve acelesi olduğunu, tetkik istemediğini söylemiş.
Hemşireler merakla acelesinin sebebini sormuşlar.
Adamcağız da, “ Karım huzur evinde kalıyor, her sabah onunla kahvaltı etmeye giderim, geç kalmak istemiyorum” demiş.
“ Karınızın, siz gecikince merak edeceğini düşünüyorsunuz herhalde” demiş hemşire.
Adam üzgün bir ifade ile “ Ne yazık ki karım Alzheimer hastası ve benim kim olduğumu bilmiyor “ demiş.
Hemşireler hayretle, “ Madem sizin kim olduğunuzu bilmiyor, neden her gün onunla kahvaltı yapmak için koşturuyorsun? “ demişler.
Adam buruk bir sesle “ Ama ben onun kim olduğunu biliyorum “ demiş.
Not: Bu yazı önceden yazdığım bir yazı. Gündemime uyduğu için paylaşmak istedim. Elimdeki kitap da “ Miyase’ nin Kuzuları “ Üstün Dökmen.” Bu romanı, Eylül2009’ daki sel felaketinde, Bahçeşehir hayvan barınağında kilitli kalan hayvanlardan sağ olanları birer birer kucaklarına alıp çamur denizinden kurtaran, isimlerini bilmediğim on beş dostuma ithaf ediyorum.” Demiş yazar. Bu kadar zorlandığım bir dönemde, bu kadarı benim için tesadüf olamaz. Teşekkürler.