Keşmekeş
İnsanların birbirlerine olan saygısı tükenmiş ve teveccüh sınırlarını zorlamaktadır.
Nerede, ne zaman, nasıl bir saygısızlıkla ve nezaketsizlikle karşı karşıya kalınacak, inanın kestirilemiyor.
İster kişiselleştirme deyin, ister tek olma deyin, ister çağın getirdiği gelişmeler deyin, ister ekonomi, ister hayat şartları deyin...
Artık adına ne koyarsanız koyun, kesin olan bir şey var ki, o da gerçekten insanda saygıdan, nezaketten eser kalmadığı yönünde her geçen gün, insanî duyguların azaldığı ve zayıfladığıdır.
Bu da toplumu geriyor, huzursuz ediyor, asabileştiriyor, insanlar arasındaki iletişimi bozuyor ve mutsuz ediyor.
***
İnsanlar, ne kadar da aciz.
İnsanlar, çareyi insanda arıyor.
Belki pansuman tedbirler bile değil, ama esas çare; insanı yaratandadır.
Yaratan da sabır, yaratan da, çare, yaratan da derman…
***
İnsanız.
Ömrümüz hep bir şeyleri öğrenmekle, anlamakla geçiyor.
Bazen kendimizi öyle inandırırız ki artık kesinlikle her şeyi anladığımızı düşünür, öyle yaşar ve hayatımızı öyle idame ettiririz.
An gelir, o yaşadıklarımızla girift bir hal aldığımızdan, öncesinde neye inandığımızı unutuveririz.
O zaman da sitemlerin, sızlanmaların, ah-vah’ların, şikâyetlerin sonu gelmez.
***
Düşünen insana her taraftan belli-belirsiz, boş, anlamsız, duygusal saldırılar…
Kalpten, beyinden, yürekten, kimi zaman nereden geldiği anlaşılmayan söylemler…
Bazen yerine getirilen, bazen karşı çıkılan, bazen umursanmayan, bazen susturulmaya çalışılan ruh halleri…
Artık, tatlı aldanışlar mı?
Masum yalanlar mı?
Kestirilmeyen yanılgılar mı?
Dost mu, düşman mı?
Tanımlanamayan ve kestirilemeyen sonuçları olan bir ses mi?
“Evet” ve “hayır”larla girift olmuş bir keşmekeş!
Korkmamak gerek, eğer benlik, kibir ve gurur yoksa ucunda, akıbet olumlu ve hayırdır.
***
***
Geleceğe dair herkes plânlar yapar.
Kimse aynı yerde kalmak istemez, sürekli ileriye gitmek ister.
Yükselmek, farklı makam ve pozisyonlarda, daha çok mal ve mülk sahibi olmak, zenginliğine zenginlik katmak ister.
Tabi çok sağlıklı olmak da ister.
Bunların hepsi, yeri ve zamanı gelince, kısmette varsa olur, yoksa olmaz.
Peki, bu kendiliğinden gelişen bir süreç mi?
Yoksa şans mı, takdir mi, kısmet mi, emek mi?
Hangisi?
Kerim BAYDAK