“Askıda ekmek var” yazısını görürüm bazı fırınlarda. Böyle anlarda tarafsız bir ruh haline sahip olduğumu tespit ediyorum. Çünkü her ‘başkasına yardım‘ gibi görünen eylemin arkasında aslında ‘kendine yardım‘ yattığına inanıyorum. Onun için de ayırmamak lazım bence ‘kendine yardım’, ‘başkalarına yardım‘ grupları diye. Bu, insanlığı hizipleşmekten öte götürmez diye düşünüyorum.
Her neyse lafı nereye getireceğimi merak edenler vardır belki içinizde. Gündemimde çok yer aldığı için öncelikli olarak ‘Askı‘ sözcüğünü ele alacağım. Her yeni bilgide genelde derler ya eski bildiklerinizi unutun. Masal anlatıcılığı eğitimimde de önce böyle söyledi hocamız sonra düzeltti; “Eski bildiklerinizi şimdilik askıya alın,” dedi. Bu daha hoşuma gitti. Hoş, NLP’de beynimizin zaten bunu silme- bozma ve genellemelerle doğal olarak yaptığını öğrendik ama yine de ‘ben’i de kapsayan bir terim olduğu için bunu da beğendim. Yeni sapaklar açıyor insanın önüne.
Uzatmayalım, ‘askıya aldık’ da peki neyi? Tabii ki ekmeğimizi yani karnımızı doyurmaya yarayacak olan ekmek parasını. Çünkü kadim öğretilere bakıldığında da bugün modern çağdaki işlevlerinde de ‘masal anlatıcılığı‘ bir ekmek parası kazanma mücadelesidir. Yani bir yandan kendini ve başkalarını masallar yoluyla aydınlatmaya çalışırken anlatıcı emeğinin karşılığını da bekler.
Kadim öğretilerde farklı yol ve yöntemlerle karşılanan bu ihtiyaç, günümüzde işin içine para girince bulanıklaşıyor benim için. Nedenlerini biliyorum. O kadar çok benim diye sahiplendiğim ve bugün ayağıma köstek olan inançlarım var ki... Temizlemekte zorlanıyorum.
Bunlardan biri de;-mış gibi yapın, modelleyin gibi çok iyi niyetle söylenenlerin bende uyandırdığı içsel tepki. Böyle bir şeyin özellikle spritüel alanda olmayacağına dair inancım;-mış gibi yaparken inkâra geçiverirsem, modelleme yapayım derken taklide geçip özgünlüğümü yitirirsem gibi dillendirirken çok anlamsız kaçan şeyler, içimde öyle bir direnç oluşturuyor ki anlatamam. Resmen okul öncesi dönemdeki çocuklar gibi hareket ediyorum.
Yani geçenlerde dört okul öncesi çocukla oluşturduğum çemberdeki çocuklar gibi hareket ettiğimi düşünüyorum. Dinlemek istemediler beni, çare olarak annelerini de aldık çembere. Yetmedi, masalın içine onları da çekeyim derken birden baktım kaplanı seçen çocuk, masalda kaplan ölüyor diye küstü çemberi terk etti. Yani masalla gerçeği karıştırdı. Neyse kaplanı tekrar dirilttik de ortalığı biraz olsun düzelttik.
İşte ben de böyle yaşıyorum bazen hayatı. Gerçekle hayali birbirine karıştırıyorum. Cep fotoromanlar vardı bizim zamanımızda. Orada öpüşürdü kahramanlar. Ben oğlumun babasıyla öpüşmeyi üniversitede deneyimledim ilk olarak. Elimi dahi tutan ilk erkekti aynı zamanda. Böyle olunca net hatırlıyorum o anı. O, beni öpmeye kalktığında ben ne yapacağımı bilemez halde durdum. O da durdu ve gözlerime bakınca iyice utandım cahilliğimden ve dedim ki:
“Karşılık vermediğime göre istemediğimi anlamıyor musun?”
Âmân Tanrım! Bu, bir cep fotoromanda kızın erkeğe söylediği bir cümleydi ve öylesine çıkıvermişti ağzımdan. Evet, bizim dönemin akran baskısı ile ben modern kızı (tabii benim algıladığım şekliyle) oynayacağım diye canıma okumuşum. Tutucu yanımla modern yanım hep kıyasıya mücadele etmişler. Şimdi de –mış gibi yaparken bu tuzaklara düşeceğim ve canımı yakacağım diye ödüm kopuyor.
Bu yüzden eski bildiklerimi askıya almak ama gerektiğinde kullanabileceğimi bilmek iyi geliyor bana. Belki onları canımı yakmadan da bugüne kadar beni hayatta tutan olumlu yanlarıyla kullanabilirim diye düşünüyorum.
‘ASKIDA EKMEK VAR ‘ cümlesi bu yüzden bana tanıdık gelebilir. Çünkü o ekmeğin kime gideceğini kontrol edemezsin. Fakat yaptığın eylem sana kendini iyi hissettirmiştir sonuçta. Lafı çok dolandırdım farkındayım. Kısaca yaptığım her türlü eylemin bana katlanarak döneceğine inananlardanım.
O yüzden kendi üzerimde çalışırken edindiğim bilgiler işime yarıyor. Belki bir gün bu eski, bu yeni diye ayırdığım ama sezgisel olarak da aslında bu ayrıma bile gerek olmadığını bildiğim bir yerden kendi özgünlüğümle görünür olup ekmek paramı çıkartırım diyorum. Teşekkürler.