GENÇLERİN EMEKLİLİĞİ NASIL OLACAK?

 
Çalışan ve emeklinin aylıklarıyla ilgili zaman zaman analizler paylaşmıştık. Şimdi de işin diğer boyutuna bakmakta yarar var.

 Türkiye Emeklilik Sistemi Nereye Gidiyor?

Aşağıdaki tabloda çalışma çağı nüfusu (15-64 yaş), çalışan/emekli sayıları ile bazı oranlara yer verilmiştir.

Milli Eğitim Bakanlığı verilerine göre lisede 5.796.881 öğrenci eğitim alıyor. Bu sayıyı 58.337.938 çalışma çağındaki nüfustan düşersek 51.387.796 kişi kalır.

YÖK verilerine göre 6.950.142 üniversite öğrencisi var bu sayının da bir kısmını çalışma çağı nüfusundan düşmek gerekiyor. Ayrıca kısa dönemde “kadın istihdamında” aşılamayacak sınırlamalar var. Doğal işsizlik oranını, çalışamayacak durumda engelli olanları da dikkate alırsak elimizde en iyimser tahminle 45.000.000 çalışır nüfus kalıyor.

2025 yılında emeklilikte yaşanan hak kayıplarından etkilenmemek için 2024 son çeyreğinde yüksek sayıda emekli olanlarla yaklaşık 16 milyon emeklimiz var.

“Sürdürülebilir bir sosyal güvenlik için aktif/pasif oranının 4 olması idealdir.” Şeklinde başlayan cümleleri duyarsanız hemen uzaklaşın oradan. 64 milyon çalışır nüfusa tekabül eder. Elimizde 45 milyon var.

Tam istihdam durumunda yani “işsizliğin olmadığı” durumda bile 1/3 emekli oranına erişemiyoruz.


Avrupa tipi sosyal sigorta (sosyal güvenlik değil) sistemleri MODERN toplum endüstri ilişkileri ve politikasına dayalıdır. Kitlesel üretim, tam gün çalışma, sendikal haklar, hastalıklar vb. nedenlerle düşük ortalama yaşam süreleri.

Bugün ise post modern bir toplumdan bahsediliyor. Esnek çalışma yaygınlaşıyor, çalışanın işyeri sadakati düşüyor. En önemlisi yaşam süreleri her geçen yıl yükseliyor.

Türkiye dâhil modern zamanda emeklilik yaşı 65 olarak belirlenmişti. Ama aynı tarihlerde ortalama yaşam beklentisi ise 60 yaşın altındaydı. Yani, teorik olarak çoğu sigortalı emeklilik göremeden yaşama veda ediyordu. ”Sürdürmek” kolaydı.

Sosyal sigortaların finansmanı konusunda geçmişe ait ezberlerle günümüze ışık tutmak mümkün görünmüyor. Akademik dünyanın yeni duruma yeni teoriler ile karşılık vermesi gerekir.

Açıklanan nedenlerle sadece “prim” gelirleri üzerinden yapılacak “sürdürülebilirlik” tartışmaları veya “kara delik” söylemleri anlamsızlaşmaktadır. Nüfus yaşlandıkça bu tartışmanın mantıkla olan bağı tamamen kopar.

Türkiye’nin toplam nüfusunun % 18,48’i gibi büyük bir oranını emekliler oluşturmaktadır.
Çalışan nüfusa emekli oranı % 36. Avrupa’ya kıyasla “genç” bir ülke için inanılmaz bir oran.

Zonguldak, Sinop, Giresun ve Bartın’da emekli sayısı çalışan sayısından fazladır.
Sistemde köklü bir reform yapılmaz ise emekli aylığı "vatandaşlık aylığına" dönüşür.

Bireyselleşme bencilleşmeye evrildiği sürece çalışan sayısından fazla emekli sayısı olması sadece finansman sorunu olarak kalmaz, demokratik sistem açısından büyük popülizm uygulamalarına da neden olabilir.

60 milyon yurtiçi seçmenin % 26,3’ü (+bağımlı nüfus ile %?) emeklidir.

Gerisi gençlerin sorunu ve akademik dünyanın işi.

Aşağıda il il çalışan/emekli sayı ve oranı verilmiştir.