Son günlerde kamuoyunda büyük yankı uyandıran bir tartışma, belediyelerin açtığı kreşlerin kapatılması ve yenilerinin açılmasının engellenmesi yönündeki resmi yazıyla gündeme geldi.

Önce Milli Eğitim Bakanlığı Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığına bir yazı gönderdi.

Ardından Çevre, Şehircilik ve İklim Bakanlığı da bu yazıyı gereği için İçişleri Bakanlığı'na gönderdi.

Söz konusu yazıda, belediyelerin izinsiz eğitim-öğretim faaliyetleri konusunda uyarılması istendi. Bunun gerekçesi olarak, 5580 sayılı Kanun'a aykırılık ve belediyelerin kreş açma yetkilerinin sınırlılığı gösterilmiştir.

CHP lideri Özgür Özel ve İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu bu kararı sert bir şekilde eleştirerek siyasi bir müdahale olarak nitelendirdi. Özel; bu adımı “eğitime müdahale” ve “vicdanları yaralayan bir kötülük” olarak tanımlarken, İmamoğlu kreşlerin kadın istihdamı ve sosyal adalet açısından önemine vurgu yaparak “Bu yazıyı çöpe atın” dedi.

Millî Eğitim Bakanı Yusuf Tekin ise iddiaları reddetti ve yazının kreşleri değil, anaokulu ve anasınıflarını kapsadığını savundu. Ancak Bakan'ın açıklamaları, resmi yazının ilk satırında “kreş” ifadesinin yer alması nedeniyle muhalefet tarafından inandırıcı bulunmadı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan da konuyla ilgili açıklamasında muhalefeti bilgi eksikliğiyle suçlayarak tartışmayı başka bir boyuta taşıdı.

Bu adımın, özellikle CHP’li belediyelere yönelik sistematik baskıların bir uzantısı olduğunu söylemek mümkün. Hükümetin belediyelerle borç tartışmaları, merkezi bütçeden yapılan kesintiler ve projelere getirilen engeller göz önüne alındığında, kreşler konusu yalnızca bir eğitim meselesi değil, yerel yönetimlerin iktidar-muhalefet eksenindeki mücadelelerinin bir parçası olarak öne çıkıyor.

İBB’nin açtığı 100’den fazla kreş, hem kadın istihdamı hem de çocukların sosyal gelişimi için önemli bir ihtiyacı karşılıyor. Kreşlerin kapatılması binlerce çocuğu ve aileyi doğrudan etkileyecek, kadınların iş gücüne katılımını daha da zorlaştıracaktır. Belediye kreşleri, özellikle dar gelirli aileler için fırsat eşitliği sağlamak açısından kritik bir role sahip. Kreş fiyatları 2.500- 3.000 TL arasında olduğundan düşük gelirli aileler için de bir fırsat olarak kabul gördü.

Eğitim Reformu Girişimi'nin verilerine göre, Türkiye’de devlet destekli okul öncesi eğitim olanakları yeterli değil ve bu durum sosyoekonomik eşitsizlikleri derinleştiriyor. Bu hizmetlerin belediyeler eliyle genişletilmesi yerine, siyasi müdahalelerle daraltılması, kadınların iş gücünden çekilmesine ve çocukların eğitim olanaklarından mahrum kalmasına neden olacaktır.

Sonuç olarak, belediyelerin açtığı kreşler yalnızca eğitim sağlayan kurumlar değil, aynı zamanda sosyal destek mekanizmalarının birer parçasıdır. Bu hizmetlerin siyasi çekişmelere kurban edilmesi yalnızca yerel yönetimlerin değil, aynı zamanda çocukların ve ailelerin de geleceğine yönelik bir tehdit olarak görülmelidir.

Hükümet, çocukların haklarını korumayı ve toplumsal faydayı esas almalı, bu konuyu siyasi çatışmaların ötesine taşımalıdır. Zira Türkiye’nin genç nüfusunu desteklemek, kadınların iş gücüne katılımını artırmak ve toplumsal eşitliği sağlamak için bu tür hizmetlerin genişletilmesi bir zorunluluktur.