“Değer verdiğin bir projeyi hayata geçirmek için yaşantında yaptığın bir değişimden bahset.”

Bayılırım böyle içime oturan, bana alan açan sohbetlere. Bakalım söz nereye evrilecek. Bu projeyi ben ‘kendim olma‘ projesi diye adlandırmayı uygun buldum.

Hep dik başlı olduğum söylenir. ”Kafana koyduğunu yaparsın, sana söz geçirilmez,” denilir eleştiri anlamında. Bunu da kendimce bazı zamanlar kendim olmayla özdeşleştiririm. Hâlbuki isyanla ve inatla yaptığım çoğu şey gibi yine kendimin dışında bir güçle merkezlenmediğimin göstergesidir bu.

Örneğin kadın olmakla ya da hayvanlara karşı hassasiyetimle ilgili çok ters köşelere düşüyorum ve bu beni çok üzüyor. Ben kadınım ama aynı zamanda bir erkek evlat doğurdum ve o öldü. Dolayısıyla şimdi kendimi kadınlara ya da çocuklara hizmetle sınırladığımı gördükçe düşlerimde bile olsa üzülüyorum. Bunca acıdan, bunca farkındalıktan sonra hâlâ insan olmakla ilgili bu kadar dirençlerimin olması çok üzüyor beni.

İçimde besleyip büyütmeye çalıştığım ise; el ele bir dünya yaratma ümidi. Belki parçada denildiği gibi ‘ rüyadır belki bütün ümitler’. Olsun! Ben rüyalara da inanırım. O yüzden yıllardır rüyalarımı yazarım. Henüz tam şifresini çözemesem de onlar benim kendimden kendime gönderdiğim mektuplarımdır. Sahi bir keresinde onu bile yaptım. Yani ciddi ciddi kendime mektup yazdım postaladım. Bir uygulamada söylenen bir şeydi ben de merak ettim ve yaptım. Geçmiş gün ne yazdığımı hatırlamıyorum ama biri duyarsa deli der diye korkmuştum. Şimdilerde de deli diyecekler korkum var. Fakat her zaman olduğu gibi yine korkumun üzerine gitmeyi seçiyorum.

Bu korkumun üzerine giderken açıkçası yalnız olmadığıma inanıyorum. Çünkü her insanın bana göre bir delilik damarı var. Hele bir basın bak neler oluyor! Neyse ben yine kendime döneyim. Ben masal dünyasını gittikçe daha çok seviyorum. Orada delirmek serbest. Zaten ne serbest değil ki! Her şey yapabilirsin. Yalnız dikkat et, aynı zamanda masallar çok adil. İçten pazarlıklarını ortaya döker, bir de üstelik sana bedel ödetir.

Yine kendimden yani anlatmak için hazırlandığım bir masaldan yola çıkayım. ‘Elma Bahçesinin Gizli Büyülü Bahçesi ‘ benim en son hazırlandığım masal. Bir Afrika masalı. Hocamız Nazlı Çevik Azaze’ nin(kendisine ait ‘Ağaç Arkadaşım’ adlı kitaptan alıntıdır) gönderdiği masallardan biri. Orada Elma ağacının ‘dostluk‘ kavramı üzerine öyle ince bir pazarlığı var ki; aynı bizim uslu akıllı çocuk olmamız sayesinde sevilebileceğimize dair manipülasyonun bir benzeri. Masalımın gizemini açmayayım diye ayrıntılara girmiyorum. Fakat sonunda bu Elma ağacına pahalıya mal oluyor ve büyük zarar görüyor.

İşte bence sanat bunun için var. Zarar görmeden ve zarar vermeden deliliklerimizi yaşayabilmemiz için. Mümkün mü? Araştırıyorum. Henüz yolun başındayım. Yolculuğum gönül dinginliği ile sürsün inşallah! Çünkü enerjimin çoğunu tüketen şey, gönül yorgunluğu. O enerji kaçaklarını da işte sizlere itiraf ederek özgürleşmeye çalışıyorum. Açtığınız alan, ettiğiniz yoldaşlık için şükürler olsun. Teşekkürler.

Not: Yazı çok fazla bölünmesin diye ayraç açmadım. ‘Rüyadır belki de bütün ümitler‘ dizesi de TSM korosunda hocamızın repertuarına aldığı, bestesi Suat Sayın’ a ait Hicaz Şarkıdır: Kalbimde Gizli Bir Sevgi mi Arar.