Her insanın farklı kalıtım özellikleriyle doğduğu, çevrenin etkisi ve anne-babanın davranışlarının insanın kişiliğini şekillendirdiği bilinmektedir. Her insanın kişisel özellikleri dikkate alınarak yetiştirilmesi sonucunda özgüvenleri gelişmiş olarak toplumda yerlerini alacaklardır. Bu nedenlerde ailede anne ve babalar çocuklarını eğitirken birbirini tamamlamalı, birbiriyle çelişmemeli ve çocuklarla dengeli bir davranış sergilemeli, aşırı baskı veya boşluk bırakmamalıdırlar.
Ailede çocuk eğitimi ile ilgili olarak anne-baba tutumları kalıtım özellikleri ile birlikte çocukların kişiliklerini beslemesi, güçlendirmesi ve şekillendirmesi bakımından son derece önemlidir. 0-6 yaş gurubu çocukları davranışlarının birçoğunu bu dönemde kazanmaktadırlar. Bu nedenle anne- baba tutum ve davranışlarının önemi daha da öne çıkmaktadır. Araştırmalar sonucu, çocuk eğitiminde ailenin çocuklar üzerindeki davranışları şu şekillerde sınıflandırılmıştır.
1. Aşırı Baskıcı ve Otoriter Tutum
Geleneksel aile yapılarında miras kalan baskıcı ve otoriter yöntemle yetişen çocuklar kendilerini hayatın her aşamasında kurallara sorgulamadan uymak zorunda hissederler. Bu çocuklar sosyal ilişkilerde çekingen, sessiz ve kendi düşüncesi yerine başkalarının düşüncelerini kolay kabul eden bireyler olurlar. Bu çocukları, hayatları boyunca başkaları denetler ve yönlendirir. Kendi istedikleri bir hayat yerine başkalarının istediği bir hayat yaşamak zorunda kalırlar.
2. Aşırı Hoşgörülü ve Gevşek Tutum
Çocukların yanlış davranışlarının ve hatalarının anne ve baba tarafından sorgulanmadan hoş karşılandığı ve kabul gördüğü çocuklara aşırı özgürlük tanındığı kuralları koyanlar çocuklardır. Artık aile çocuğa göre şekillenir ve çocuğun isteklerine göre yönetilir. Bu tür bir ailede yetişen çocuk, bencil, kuralsız ve kural tanımayan doyumsuz bir kişilik sahibi olarak büyür. Aynı zamanda bu çocuklar aile bireyleri dâhil herkesin onun isteklerini yerine getirmek zorunda olduklarını sanır. Bu şekilde büyütülen çocuklar sosyal hayata uyum sağlayamazlar. Bu gibi çocuklar daha çok tek çocuklu ailelerde görülebileceği gibi ailenin ilk çocuğu da bu şekilde büyütülüyor olabilir.
3. Aşırı Dengesiz ve Kararsız Tutum
Çocuğun gelişimini en çok olumsuz yönde etkileyen tutumlardan biri de anne ve babanın çocuklarını yetiştirirken kararsız ve dengesiz davranışlarıdır. Bu durum daha çok anne-babanın çocuk eğitimindeki görüş ayrılıklarının bulunması veya psiko-sosyal durumlarının farklılığından kaynaklanabilir. Anne ve/veya babanın çocuğun aynı davranışına farklı zamanlarda farklı tepkilerde bulunması kararsızlık ve dengesizlik olarak kabul edilir. Aynı zamanda anne ve babanın çocuğun davranışları ile ilgili olarak farklı değerlendirmeleri, birinin evet dediğine diğerinin hayır demesi çocuğun yetişmesinde dengesizlik ve kararsızlık durumlarının oluşmasının nedenlerindendir.
Aşırı dengesiz ve kararsız anne-babaların yetiştirdiği çocuklar huzursuz olarak büyüyecekleri gibi sosyal hayatlarında olaylar karşısında nasıl davranacaklarını ve nasıl karar vereceklerini bilemeyebilirler.
4. Aşırı Koruyucu Tutum
Anneler ruhsal yapıları ve yaratılışları gereği çocuklarına karşı aşırı koruyucudurlar. Bu durum sadece insanlarda değil birçok hayvanda bile böyledir. Bir tavuk bile civcivlerini korumak için canını tehlikeye atarak köpeğe saldırabilmektedir. Dolayısı ile şefkat, merhamet ve koruma duygusu yaratıcı tarafından anneler kodlanmış bir duygudur.
Bu duygu ile anneler kendilerini korumaları konusunda çocuklarına fazla güvenemediklerinden aşırı koruyucu bir tutum sergilerler. Böyle olunca da çocuk tek başına bir şey yapacağı zaman anne müdahale edip “sen yapamazsın” diyerek çocuğa izin vermeyerek başarmasına engel olur. Bu tür koruyucu tutumlar çocukların öz bakımlarını yapmalarına sosyal ilişkilerde başarılı olmalarına engeldir. Bu şekilde yetişen çocuklar her işlerinde ve faaliyetlerinde anne ve babalarından yardım ve destek beklerler. Bu çocukların öz güvenleri, diğer insanlarla ilişkileri elişmediğinden sosyal hayatlarında başarısız olurlar. Basit problemlerini bile çözebilecekken, cesaretsizliklerinden problemle baş edemezler. Bu nedenlerle aşırı koruyucu eğitim yöntemi çocuğun kişisel gelişimini birçok yönden olumsuz etkileyecektir.
5. Aşırı İlgisiz ve Kayıtsız Tutum
Daha çok huzursuz veya boşanmış ailelerle anne veya babadan birinin ölmüş veya aileden ayrılmış olan ailelerle çok çocuklu ailelerde çocuklarla iletişim kopukluğu olabilmektedir. Toplumdaki en problemli çocukların çoğu bu tür ailelerin çocuklarıdır. Sokak çocuklarından birinin şu duvar yazısı bu durumu çok güzel açıklamaktadır:
“Sevenimiz olsaydı, serseri olmazdık!”
Ailenin çocuğuna karşı ilgisiz ve kayıtsız kalması sonucunda çocuk kendisini aileden dışlanmış hissedecektir. Aile bireylerinin çocuğu görmezlikten gelmeleri ilgisiz ve kayıtsız kalmaları sonucunda çocukta bir yere ait olma ve güven duygusu sarsılır. Bu gibi çocuklarda saldırganlık eğilimi baş gösterir ve bu çocuklar; eşyaya, arkadaşlarına ve çevreye zarar verebilmektedirler.
6. Güven Verici ve Destekleyici Tutum
Çocuklarına güven verici tutumla hoşgörüde ölçülü davranan anne ve babaların, çocuklarını desteklemeleri, bazı kısıtlamalarla beraber onların isteklerini gerçekleştirmelerine izin vermeleri, ailede adil ve hakkaniyetli davranmaları güven verici ve destekleyici bir eğitim metodudur. Bu metotla çocuk kabul görmek, desteklenmek, onaylanmak isteyecektir.
Mutlu sağlıklı ve çevresiyle uyumlu çocuklar yetiştirmek için çocuğa kendi benliğini ifade etme fırsatı ve özgürlüğü verilmelidir. Bu yöntemle çocuk kendine güvenecek, olgun, sosyal sınırlarını ve sorumluluklarını bilen, güvenilir ve girişimci bir birey olarak yetişecektir. Bunun için anne ve babanın çocuklarını eğitirken ve denetlerken onlarla konuşarak ve onları ikna ederek onlara gerekli davranışları kazandırmalıdır. Bu şekilde çocuk anne ve babasının beklentilerini bildiği için ona göre davranacaktır. Şu şartla ki anne e baba bu metodu uygularken çocuğa sınırsız özgürlük tanımamalı ve çocuğa her istediğini yapabileceği duygusu aşılanmamalıdır.
Özgürlüklerin, başkalarının özgürlükleriyle sınırlı olabileceği çocuğa kavratılmalı ve benimsetilmelidir. Bu yöntemle büyütülen ve eğitilen çocuklar toplumda kendilerini daha kolay ifade edebilecekleri gibi aynı zamanda sosyal problemlere duyarlı ve katılımcı olarak yetişmiş olacaklardır.