İyi uykular vatandaş
Tatlı rüyalar can kardaş
Bazen aleni bazen sırdaş
Değiştik bak yavaş yavaş.
Anlamsız ve manasız kelimeler içerisinde kaybolup gitmekteyiz.Gün be gün sahip olduğumuz değerleri yitirmekteyiz. Yabancısı olduğumuz ve anlamakta zorlandığımız o kadar çok kelime var ki günlük yaşantımızda. İsimden başka bir anlam yükleyemediğimiz ama hiçbir şekilde gözümüzün önünden gitmeyen bu yabancı menşeli kelimeler hayatımızı alt üst etmektedir. Adeta birbirimizle yarışırcasına, hayatımızın her alanında vazgeçilmezimiz olan ve kendimize onlarla bir kimlik yüklendiğimiz bu kelimeleri kullanmaktan, yazmaktan, konuşmaktan asla ama asla vazgeçmiyoruz.Şöyle çarşıya çıkıp etrafınıza bakarsanız, gözünüzün görebileceği yerlerde kanıksanmayacak derecede yabancı isimlerle karşıya karşıya kalırsınız.
Yiyeceklerden, içeceklerden, giyeceklerden, işyeri isimlerinden, kullandığımız araç ve aletlerden tutun da aklınıza gelebilecek her türlü şeyde bir yabancı isimle karşı karşıya kalırsınız. Bu kadar yabancı merakı nedendir , anlamak zor gerçekten.Yabancılaşmak adına, onların kültürlerini kapmak adına neden bu kadar ısrarcı oluyoruz!...
Halbuki öz Türkçe’mizde mevcut çok güzel kelimeler dururken neden illa da yabancı kelimeler....
Acaba biz mi kendi dilimizi konuşmaktan aciziz, yoksa yabancı kelimlerle kendimizi benzemek istediğimiz kişilere kabullendirmek niyetinde miyiz?
Şimdi sizleri mevcut günlük yaşantımız içinde kendimizi soyutlayamadığımız kelimelerle bezenmiş bir günlük olabilecek olaylarla başbaşa bırakıyor ve yorumlamanız için düşünmeye, birazcık tefekküre davet ediyorum.
Vatandaş sabah saat 7.00'de Casio masa saatinin alarmıyla gözlerini açtı.
Puffy yorganını kaldırdı.
Hugo Boss pijamalarını çıkarıp Adidas terliklerini giydi.
WC'ye uğradıktan sonra banyoya geçti.
Clear şampuan ve Protex sabunuyla duşunu aldı.
Colgate ile dişlerini fırçaladı .
Rowenta ile saçlarını kuruttu.
Bill's gömleğini ve Pierre Cardin takımını giydi.
Lipton çayını içti.
Sony televizyonda medya özetlerini ve flash haberleri izledi.
Citizen kol saatine baktı.
Aile fertlerine çav deyip Hyundai otomobiline bindi.
Blaupunkt radyosunu açarak, rock müziği buldu. Ağzına bir Polo şeker atti.
Şehrin göbeğindeki Mega Center'daki ofisine varınca, Casper bilgisayarını çalıştırdı.
Microsoft Excel'e girdi. Mail’ lerine baktı, Ofisboy' dan Nescafe 'sini istedi.
Saat 10.00'a doğru açlığını yatıştırmak için Grisini yedi.
Öğlen Wimpy's Fast Food kafeteryaya gitti.
Ayaküstü, Coca Cola ve hamburgeri mideye indirdi.
Camel sigarasını yakıp Star gazetesini karıştırdı.
Aksam-üzeri iş çıkışı Image Bar'a uğrayıp JB 'sini yudumladı, sonra köşedeki Shopping Center'a uğradı.
Eşinin sipariş ettiği Persil Supra deterjan, Ace çamasır suyu, Palmolive şampuan, Gala tuvalet kağıdı , Sprite gazoz ve Johnson kolonyayı alarak kasaya yanastı.
Bonus kartıyla faturayı ödedi.
Hafta sonu eşiyle Galleria'ya giden vatandaş, Showroom'lar dolaşıp Kinetix ayakkabı,
Lee Cooper blue jean satın aldı.
Akşam evde bir gazetenin verdiği TV Guide' a göz atan vatandaş, kanallar arasında zapping yaparak, First Class, Top Secret, Paparazzi, Popstar gibi programlar izledi.
Aynı anda Outdoor dergisini karıştırdı.
Bir süre oğluyla Puzzle oynadı.
Saat 22.00'ye doğru Show'da Türk dili üzerine panel basladı.
Uykusu gelen vatandaş, televizyonu kapatıp yatak odasına geçerken, kendini mutlu hissederek,
' NE MUTLU TÜRK'ÜM DİYENE!' diye gerindi ve uyudu.
Ve! işte mutlu son!...
Varın gerisini siz düşünün!...
Ne dersiniz?...