Yüce Rabbımız buyurur:
-“İnnema yüredullahu liyüzhibe ankümürricse Ehl-el Beyt’i veyütehhireküm tethira – Ehl-i Beyt, mutahhardır. Tahir (temiz, tertemiz)’dir. Allah, Onların tahir olmasını irâde etti (diledi) “. (Ahzab-33).
‘’De ki Ya Muhammed, akrabama (ehlibeytime) sevgiden başka sizden bir ücret istemiyorum’’(Şura 30)
Tanrı Yolcusu her Müslümanın, Hz. Peygamberin.(a.s.v) Ehl-i Beyt’ini muhakkak sevmesi lazımdır. Yüce Peygamberimiz buyurur:
“Sizi maddi ve manevi bakımdan beslediği için “Allah’ı” seviniz. “Beni”, Allah sevdiği için seviniz. “Ehl-i Beyt’imi” ise, ben sevdiğimden Ötürü seviniz”. (1)
Ehl-i Beyt’i sevmeyenin, imanı yoktur. Ehl-i Beyt’i sevmek, imandandır. Çünkü Ehl-i Beyt, yani “Ali, Fatma, Hasan ve Hüseyin hazretleri” efendilerimiz (2) Resûllah’a (a.s.v.) tam inanan, Ona tam uyan, Onun yoluna can, baş koymuş, Onun Sünnetini (yaptıklarını) tam yapanlardır. Ve Peygamber Efendimizi tam temsil edenlerdir. Ve Allah, Onları bizzat nefis kirinden paklamış, tezkiye etmiştir.
Onları sevmeyen, (bu nedenle) “Peygamberi (a.s.v.) ve Onun Dinini, yolunu sevmiyor” demektir. (3)
Peygamberi sevmeyen de dinsizdir, Allah’ın düşmanıdır. Ehl-i Beyt’i seven, Peygamberi(a.s.v.) ve Onun Dinini sever. Ehi-i Beyt’in yüceliği, temizliği hakkında Sevgili Peygamberimizin çok: Hadisleri vardır.(4)
Ehl-i Beyt’in sevgisi de şöyle belli olur: Onların bol bol bahsi edilir. Sohbeti yapılır. Tabii, “Peygamber’in (a.s.v.) yolunda gitmek, Kur’an’dan ayrılmamak”, baş koşul…
Ancak Kur’an’a tâbi ve Sünnete riayet ediyor gibi görünüp de, Hz. Ali (k.v.) ve kutsal oğullarının (Onlara selam olsun) sık sık sohbetini yapmamak; Onların baş düşmanı olan Muaviye’yi müdafaa etmek (savunmak), Ehl-i Beyt sevgisi ile bağdaşmaz.
Peygamberimiz (a.s.v.) buyurur:
“Ben gidiyorum, size “iki emanet” bırakıyorum: Kur’an ve Ehİ-i Beyt’im”. (5)
Bir taraf, Kur’an’ı Kerim’den yana gözüküp Ehl-i Beyt’in bahsini ya da konusunu açmamakta; sohbetlerini sık sık yapmadıkları gibi, Ehl-i Beyt’in, Ehl-i Beyt İmamlarının (Onlara selam olsun) adını dahi bilmemekte…
Bir taraf da, Ehl-i Beyt’i tutuyor görünüp, Kur’an’ı bir tarafa bırakmakta, sanki Kur’an yokmuş gibi davranmaktadır.
İki tarafta yanlış yapmaktadır.
Gerçek şudur; “Kur’an-ı seven, Ehl-i Beyt’ten; Ehl-i Beyt’i seven de Kur’an’dan ayrılamaz”. Ayrılan, sapar! Kuş,“İki kanatla” uçar. Tek kanatla uçulamaz…
Nur Risalelerini yazan Said-i Nursi efendi, “Hakikat Nurları” ve “Sözler” isimli eserlerinde bu hususa çok yer ayırmıştır. O da Peygamberimizin (a.s.v.) “bize iki şey bıraktığını”, bunların da “Kur’an-ı Kerim ve Ehl-i Beyt olduğunu”. “Cemel vakası” ile “Sıffeyn Harbini” birbirine “karıştırmamamızı”, açık yüreklilikle açıklamıştır. Sözler isimli kitabında Ammar(r,a)’ı öldüren tarafın tâği (âsi) ” olduğunu, bir Hadisle ispatlamıştır. (6)
Ammar bin Yâsir (r.a.) hazretlerini, Muaviye ve taraftarları öldürmüştür. Yine Muaviye ve taraftarları, Veysel Karani efendimizi, Hz. Ebubekir efendimizin oğlu Muhammed’i de (r.a.) “Sıffeyn”de öldürmüşlerdir. (7)
Said-i Nursi efendi bütün mollalara rağmen, bu konuda çok cesaretle ve bilimsel şekilde “Cemel Harbi’nin, bir“içtihad” harbi olduğunu, “ama Sıffeyn’e gelince” diye başlayarak, “Ali İbni Ebi Talib (k.v.) hazretlerinin”,”Din ve Hilâfet harbi” yaptığını, Muaviye İbni Ebu Süfyan ve taraftarlarının “Saltanat ve Siyaset harbi” yaptıklarını; “Sıffeyn’in içtihat harbi olmadığını” açıklamıştır.
Hatta bu zat, “Mülûki Emeviye’nin (Emevi Melikleri krallarının) bütün bütün Din-i İslâm’ı “ortadan kaldırmayı” istihdaf ettiklerini (hedeflediklerini), ancak Hz.Ali (k.v.) efendimizin Önleyebildiğini; zaten Hz. Ali’nin “Şâh-i Velayet” olduğu halde dördüncü Halifeliğe kalmasının nedeninin de bu olduğunu; Hz. Ebubekir, Hz. Ömer ve Hz. Osman (Allah Onlardan razı olsun) efendilerimizin, Muaviye ile “baş edemiyeceklerinden”, Hz. Ali (k.v.) efendimizin “dördüncü Halifeliğe kaldığını’’ yazmıştır. Dördüncü Halife olmasının hikmeti budur.’’ Demektedir.
Hz.Ali müttakilerin İmamıdır. Zülfikar onun elindedir ve ilmin kapısıdır.
Allah Saidi Nursi gibi “gerçeği” korkmadan, açıkça yazan İslâm âlimlerinden razı olsun..
Hz. Ali’yi(k.v.) seven, Muaviye’yi sevemez. Hz. Ali’yi (k.v.) sevmeyenin de imanı olmaz!’.,(8)Çünkü Hz.Ali, her yönüyle Hz.Muhammed (S.A.V)’i yüzde yüz temsil eder.
Bu konuları ikinci kitabımız, “İSLÂM’DA MEZHEPLER VE YÜKSELİŞ” ile “GÜNAHSIZLAR” da, yüce Kitabımız Kur’an-ı Kerim’in Âyetleri, Sevgili Peygamberimiz (a.s.v.)’in Hadis-i Şeriflerinin ışığı altında, İslâm Tarihlerinin anlatımıyla detaylı olarak inceledik. İrdeledik ve saygıdeğer okuyuculara sunduk. Tavsiye ederim.
Ya Rab! Bizi dur (uzak) etme evlâd-ı Ali’den.’…
Biz de O’nun bendesiyiz tâ ezelden, “Kâlu beli “den….