Bazı hafta sonları, ailece ya da arkadaşlarla beraber il dışında bulunan muhtelif pınarların başına giderek piknik yaparız. Bu şekilde, özellikle dağlar arasındaki birçok çeşmeyi, pınarı, suyu olan yerleri görürüz. Hem şehrin o keşmekeşinden kurtuluruz, hem ciğerlerimize temiz havayı teneffüs ettiririz, hem de havası, suyu, doğası, temiz olan, ağaçlar arasında, börtü böceğin yanı başında mangal yakarız.
Geçen hafta sonu, yine bir arkadaşla ailece, daha önce gittiğimiz bir pınarın başına gitmek istedik. Havalar sıcak, dağa doğru yol alınca, hava serinlemeye başlıyordu.
Vardığımız ilk pınarın başında durduk. Ancak su yoktu. Pınar tamamen kurumuştu. Geçen yılki o halinden eser yoktu. Her taraf kurumuş, ağaçlar bile farklı görünüyordu. Artık orada oturmanın bir anlamı yoktu. Suyun var olacağını düşünerek, yanımızda su da götürmemiştik. Araçlarımıza binerek başka bir pınara, onda olmayınca başka bir pınara doğru gidiyorduk. Buradaki pınar, şuradaki pınar derken, susuz olan pınarları geçerek sürekli ilerliyorduk.
Vardığımız birkaç pınarın cılız akan sularının başında birilerinin oturduğunu görünce, rahat edemeyeceğimizi düşünerek; yalnız, sakin, sadece bizim olabileceğimiz bir pınar başı aramaya başladık. Yaklaşık 3-4 saat arayıştan sonra, nihayet bir pınarın başına vardık.
Pınar güzeldi. Önünde sulama amaçlı iki tane çeşitli ebatlarda havuz yapılmıştı. Pınar, mevcut olan suyun yarıdan fazlası azalmış görünüyordu. Habersiz olarak gittiğimiz, çeşmenin bulunduğu arazinin sahibini de çağırıp konuşturduğumuzda, “bir dokun bin ah işit” kabilinden memnuniyetsizliğini dile getiriyordu.
Yaşını başını almış haliyle amca, “bu yaşıma geldim, daha bu kadar kurak bir yıla denk gelmedim. Durum hiç iyi görünmüyor, ne sebze, ne meyve, ne de su kaldı. Hayvanların sulamasını bile zorlukla yapıyoruz” diyordu.
Tüm dünyada bir kuraklık yaşanmaya başladı. Mevsimler değişti. Mevsimler beraber aşırı sıcaklar her şeyi kurutmaya başladı. Ülkemizde de, Adıyaman’ımızda da yaşanan aşırı sıcaklardan ötürü oluşan kuraklık sebebiyle, içme suyu kaynaklarında büyük ölçüde azalmalar yaşanıyor. Hele yerleşim yerlerine su sağlayan kaynakların debilerinin hayli düşmesi, içme suyu sıkıntısını da beraberinde getirdi.
Şehrimize su sağlayan birçok kaynakta da, hayli su azalması oluştu. Bu nedenle, insanlar mağdur olmaya, edinmiş olduğu birçok alışkanlıklarında sıkıntılar meydana geldi.
Bol su harcamaya alışmış olan insanlar, alışkanlıklarını terk etmede hayli zorlanıyorlar. Yine ağaçlarını, sebze-meyve sulama, cadde-sokak kaldırımlarını yıkama, araçlarını yıkama alışkanlıklarından vazgeçmiyorlar.
Bu alışkanlıklarını devam ettirenler, bizim giderek görmüş olduğumuz o çeşmelerin başlarına gitmelerini isterdim. Pınarların, çeşmelerin o susuz hallerini gördükten sonra, yine aynı şekilde devam ederler miydi bilemiyorum. Şehrin su ihtiyacını karşılamakta sorumlu olanların, bu konu da ihmalleri var mıdır, yok mudur, tartışılabilir; ancak bu küresel kuraklıkla birleştiğinde, artık yapacak bir şey kalmamaktadır. Giden gitmiş oluyor, ancak yapılacak şey, mevcut olanı değerlendirmek, yetinmek ve ona göre plân hazırlamaktır. Çeşme başında, bir taraftan karnımızı doyururken, bir taraftan da mevcut “kuraklık ve su kesintileri karşısında neler yapılabiliriz?” diye konuşuyorduk.
Gerçekten zor bir durum!.. Susuzluk çok zor! Su hayattır, su yaşamdır, yaşamaktır. Suyun olduğu her yerde illa ki insanlar yaşıyordur. Su medeniyetler vesilesidir. Suyun olmadığı bir yerde, ne insan vardır, ne canlı vardır, ne yaşam vardır. Bu yüzden, suya gereken önemi vermek gerekiyor. Belki bazı hatalar ve tutarsız politikalar yapılmış olabilir, ancak ne olursa olsun, geçmişi geri getiremeyeceğimize göre; hâlihazırda mevcut olanın kıymetini bilmek gerekir.
Pınarın başında, aile efradımızla mangal keyfiyle karnımız doyurup, nefsimizi memnun ettiysek de, suyun olmadığı şehirde, böylesine hoyratça boşa akıp giden az da olsa suyu görmek, bizi biraz hüzünlendirdi. Geleceğimizin kurutulmaması için, su israfından kaçınalım! Bu bizi, biraz daha özeleştiriye sevk etmeli diye düşünüyorum.
Kerim BAYDAK
[email protected]