Amerika’da yaşayan genç bir adam varmış. Bu genç o kadar yakışıklıymış ki; bebek gibi bembeyaz bir yüzü ve kocaman mavi gözleri varmış.

Bir gün dergi almaya gittiğinde, dergicide bir kitap görmüş ve o kitabı almış. Okuduktan sonra kitaptaki düşünceler resmen adamın düşünceleriyle aynıymış.

Yazarın adı Amy’ymış. Adam bu kitabı yazan kişinin adresini bulmuş ve ona mektup göndermiş. Kitabını çok beğendiğini ve her yönde aynı fikirde olduklarını söylemiş.

Aylar geçmiş, bunlar hala mektuplaşmaya devam ediyorlarmış. Adam her geçen gün bu kadına âşık oluyormuş, kadın da adama…

Resmen ruh ikizi olduklarını düşünüyorlarmış.

Bir gün buluşmaya karar vermiş ve bir yer belirlemişler. Kadın yakasında kırmızı bir gül olacağını söylemiş. Adam kadına öyle âşıkmış ki, gözü başka bir şey görmüyormuş.

Buluşacakları gün eli ayağı titriyor, kalbi yerinden çıkacak gibi atıyormuş.

Zaman geldiğinde genç adam buluşacakları yere gitmiş. Aman Tanrım…!! Uzun boylu, beyaz tenli, mavi gözlü hayatında görmediği kadar güzel bir kız…

Bu kızın gerçek olup olmadığına bile inanamıyormuş. Altın sarısı beline kadar uzayan saçları dalgalanıyor ve göz kamaştırıyormuş.

Adam “Ne olur sen o kız ol, Ne olur sen o kız ol” diye içinden haykırıyormuş.

Kız bankın üzerine oturmuş ve adama bakmaya başlamış.

Adam arkasını döndüğünde bir de ne görsün kısa boylu yaşlı, çirkin ve şişman bir bayan yakasında da kırmızı bir gül var.

İki kadının arasında kalan genç, ya çirkin ama hayatında tanıdığı en mükemmel olan kadının yanına gidecekmiş ya da dünyalar güzeli bir kadının yanına…

Çirkin olanı yani sevdiği kadınını seçmiş, yanına gitmiş ve:

- Merhaba Amy demiş.

Kadın yabancı gözlerle ona bakmış:

- Ben Amy değilim, şu karşı bankta oturan bayan bana bu gülü verdi ve bunun hayatının sınavı olduğunu söyledi. Şimdi seni orda bekliyor…

Selam, sevgi ve gönül dolusu muhabbetlerimle…

 

 

          Bilal KARADAĞ

[email protected]