İnsan oğlu günü birlik yaşamın içerisinde koştururken (ev, iş, para, kariyer, v.s.) biraz kafa dinleyip, geçen zamanın farkına varabileceği bir sakinlik ister, huzuru bulamadığında ise haklı olarak istem dışı serzenişlerde bulunur…
Hiç huzurlu olduğunuzu hissettiniz mi? Hemen hemen hepimiz huzuru ararız, huzuru bulmak istediğimizi söyleriz, peki huzur nedir! Küçük bir çocuğun yüzündeki gülümseme mi yoksa sevdiğinin uzun uzun gözlerine bakıp kollarındaki sıcaklığı hissetmek midir!
Kalben kendini rabbine en yakın hissettiğin an mıdır…
En sessiz saatler mi, yoksa çağlayan bir suyun sesini duyarak uyumak mı, anne kucağı mı, baba ocağımı mıdır, işinin olması yoksa sana ait bahçeli panjurlu ve şömineli bir evinin olması mıdır…
Peki siz okurlarım HUZURU nasıl tanımlarsınız!
Günün sonunda yorgun düşüp, başını yastığının üzerine koyar koymaz uyumak mıdır, sıcacık bir yaz gününde yaprağın kımıldamadığını bir anda apansızca esen serin rüzgarın bedeninde bıraktığı ferahlık mıdır,
Cuma günü mesai bitimiyle başlayan en güzel ruh halimidir…
Az şikayet çok şükür müdür…
Sevmekten, nefret etmekten, iyi ve kötüden yorulmuş gönlümüzün dinlenmesiyle gelen ferahlık ve rahatlık mıdır…
Değer verdiklerimizin sağlık ve sıhhatinden emin olmak mıdır…
Sağlığı yerinde olan mutluluğu kendisinde yaratan her insanın hissettiği haz ve duygu mudur…
Bazen seçtiklerimiz değil de vazgeçtiklerimizdir…
Mutlu etmediğimiz / edemediğimiz insanlardan ve mutlu olamadığımız yerlerden uzaklaşıp biraz dinlenmek midir.
Huzur ihtiyaçtır bulunması en zor şeydir ve eksikliği sürekli hissedilir. Her şeyde olduğu gibi huzur ve mutluluğun kıymeti de kaybedilince anlaşılıyor, huzuru da huzursuzluğu da bir bakıma kendi iç dünyamızda yaratan yine bizler değil miyiz...
Aradığınız huzuru bulabilmeniz ümidiyle esenlikler dilerim…