İslam’ın beş şartının da kendine göre tamamlayıcı unsurları, edebi, adabı ve yapılış şekli vardır. Oruç, insanın kendisi için yapmadığı tek ibadettir.

Ödülü ve mükâfatı Cenab-ı Allah’a ait olan Ramazan ayında tutulan Orucun da bazı tamamlayıcı unsurları vardır.

Sahur, iftar, yemeden-içmeden akşama kadar beklemek, cami, namaz, dua, zikir, Kur’an, mukabele, teravih, nefis terbiyesi, sadaka, fitre…

Sabır, tahammül, midenin dinlenmesi, ahlaken güzelleşme, iyiyi, güzeli görme, kötülüğü terk etme, fakir fukaranın halinden anlama, sosyal, yardımlaşma ve dayanışma, acıma, şefkat, merhamet duygularının gelişmesi ve çocukların vazgeçilmezi gibi bir takım sosyal ve içtimai gerekler…

Ancak ister uhrevi, ister dünyevi olsun, orucun bu tamamlayıcı ı-unsurlarına kim ne kadar yerine getiriyor?

Esasen insanın hem kendisine, hem çevresine sorması gereken en önemli soru budur sanırım.

Oruç tutulur veya tutulmaz, insanın kendisinin bileceği bir iştir. Sevabı da, günahı da kendisinedir. Ancak inanç yönünden inanmayanın tutmaması bir yana, insani olarak, tutana saygı gösterilmesi gerekmektedir. Tutmayanlar insani olarak saygı göstermeyenlerin olduğu bir yaşam içerisinde, tutanların bile tam anlamıyla Orucun gereklerini bihakkın yerine getirmediklerini görüyoruz.

Ramazan ayında özellikle Camilerde mukabele denilen Kur’an’ı Kerim hatimleri yapılır. Cami cemaatleri bu mukabelelerde, ya okuyarak takip eder ya da dinleyici olarak, Kur’an’ı Kerim’in feyz ve bereketinden nasiplenmeye çalışır.

Bazen jet İmamların, teravihleri 5 dakika da ya da en fazla 10 dakikada kıldırdıkları gibi, mukabelelerde okunan cüzleri de 10-15 dakikada bitirirler. Belki doğru okuyorlardır, ancak takip edenlerin ne kadar uydukları ve takip ettikleri doğrusu tartışılır. Dinleyenlerin de Kur’an lafzının vermiş olduğu o manevi havanın dışında, manasını bilmedikleri ve anlamadıkları da bir gerçek. Hemen çoğu camide buna şahit olabilirsiniz.

Hocalar mukabeleyi çok hızlı okuduklarından, dinleyenlerin anlamadıkları gibi, meali açıklandığında da “bir an önce bitsin de işimize gidelim!” anlayışında olan bazı Cami cemaatinden sabırsızlananların olması, insanı üzüyor doğrusu.

Zaman bulup takip etmek amacıyla gittiğim Camii olan MİRAÇ Camisinde okunan mukabeleye katılırım. Takip etmeye gayret ederim. Hacı Hoca’mız gayet usulünce okuyunca, takip edilmesi de gayet güzel ve kolay oluyor. Öyle yıldırım gibi okuyup geçmiyor. Hele bir de bazı ayetlerin üzerinde durarak, mealini ve anlamını açıklayınca, çok faydalı olmaktadır. Evet, cüz okumalarını 10 dakikada bitirmiyor, hem olması gerektiği süre içerisinde bitiriyor, hem de bazen açıklamalarda bulunuyor.

Kur’an’ı Kerim’den takip edenler memnunken, dinleyen cemaatten memnun olmayanlar çıkabiliyor maalesef. Hatta “Hoca Efendi cüzler 10 dakikada bitiyor, siz 1 saatten fazla oldu devam ediyorsunuz, hem bizim işlerimiz var, böyle olmaz!” diyerek sitemlerde bulundular. Camiden çıkıp, mukabeleyi terk edip gidenler de oldu. Hoca Efendi gerekli izahatı yaptı. Böylesi münferit çıkışların olması, İslam ve Müslüman adına çok çok üzücü!

Hoca Efendinin yaptığı, olması gerekendi, ancak buna tahammül edemeyenler cemaatten bazı kişilerdi. Hâlbuki hem Cüz okunuşu sırasında, rahatlıkla takip edilebiliyor, hem de arada ayetlerin açıklanmasından insanlar bir şeyler öğreniyordu. Doğrusu budur, böyle de olmalıdır. Jet İmamların teravihinden sonra, jet mukabeleler de olmasın lütfen!

Kimse sizi dinlemeye zorlamıyor. İnanıyorsanız beklersiniz, yoksa çıkar gidersiniz. Allah muhafaza, belki de günlük dünya işinizi en fazla 10-15 dakikalık mukabeleye satarsınız. İşiniz varsa gidersiniz, yoksa bekleyip dinlersiniz, belki bir şeyler öğrenirsiniz.

Bu konuya Diyanetin bir el atması ve ara da olsa bazı ayetlerin açıklanmasının sağlanması (belki de Diyanet tarafından söylenmiştir bilemiyorum) gerektiği kanısındayım.

Ramazan ayında dinlemeyeceksiniz de ne zaman dinleyeceksiniz ve ne zaman öğreneceksiniz?

Kerim BAYDAK

[email protected]