Şu dünyanın bütün sahtekârlığına, pisliklerine, çiğliklerine, zorluklarına ve fenalıklarına rağmen şu hayatta, her şeye rağmen, nefes alıp vermek güzel değil mi?

Kuşları, otları görmek, rüzgârı, havayı hissetmek, gülen yüzleri, sevdiklerimizin o tebessümlerini görmek, mutlu olmamıza yetmez mi?

Şöyle bir düşünün bakalım, etrafınızdaki olan bitenin farkında olmak, güzellikleri görmek, nimetleri tatmak, dokunmak, yürümek, duymak... gibi bir çok neden mutlu ve huzurlu olmak için yetmez mi?

O halde, neden mutsuz olalım, neden şikâyetçi olalım?

Elinizdekilerin kıymetini bilerek, her anı mutlu olmak için kullanalım.

Kıymetini ve değerini bilelim.

Şikâyetçi olmak da neyin nesiymiş dostlar!

Yaşadığınız her anın kıymetini bilin.

Çünkü yaşam güzel, yaşamak güzel.

***

Televizyon da, gazeteler de, hâsılı her yerde ve her şeyde aynı manzara.

Değişen bir şey yok.

 Bunların yanında olumlu, güzel şeyler var, ama çok sönük kalıyor.

Belki de felâket tellallığı yapıyoruz.

Belki de bunları yapmak için, olağanüstü bir çaba ve gayret gösteriliyor ve yönlendiriliyoruz.

Hep sinirli ve kaba?

Neden kimi konuşturacak olursanız, hemen memnun olmadığı ve şikâyetçi olduğu konuları dile getiriyor?

Hiç düşündünüz mü?

Neler oluyor?

Hasta mıyız?

Neden değişiyoruz?

Hiç gülmeyecek miyiz?

Mutlu olmak ve gülmek için, hiçbir sebebimiz olmayacak mı?

Çaresi yok mu acaba?

Elbette vardır.

Karamsarlığa düşmemek, mutlu olmak için, aslında o kadar çok sebebimiz var ki, nedense bunları hep görmezlikten geliyoruz.

Uyandığımızda, gözlerimiz doğan güneşin aydınlattığı renkleri görüyorsam, ayaklarımı, ellerimi sağlam görmüşsem, yetmez mi?..

***

Ne zaman beynimizde ki, gönlümüzde ki ve kalplerimizde ki kötülüklerden kurtuluyoruz; işte o zaman, kendimiz oluyoruz.

O zaman, özümüze dönüyoruz.

Amma ve lâkin o zaman da iş işten geçmiş oluyor.

Hayatımızın son demlerine doğru, koşar adım gittiğimizin farkına varıyoruz.

Sonuç mu?

Nafile yani!

Kerim BAYDAK

[email protected]