Bazı kişiler, “İnsanımız, gençlerimiz, çocuklarımız aptaldır, bu yüzden geri kaldık” diyorlar. Hayır, asla aptal değildirler. Çocuklarımıza ve gençlerimize yeterli tahsil imkânı ve bilimsel araştırmalar için uygun koşullar sağlansa, en iyisini başaracak kapasitedirler. Halkımız görevini, çocuklarını askere göndermekle ve vergisini vermekle yerine getirmektedir. Aptal bir millet bu görevi yapmaz. Devletine yardım etmez. Türk Halk’ı üzerine düşeni yapmaktadır. Teknoloji üretmek görevi halka değil, devlete aittir. Teknolojide, Fen Bilimlerinde geri kalmamızın sebepleri halkımız değildir.Bunun sebepleri geçmişlere dayanmaktadır. On dokuzuncu asra kadar, teknolojinin yurdumuza girmesini engelleyenler Padişahlar değil, Osmanlı Ulemasıdır; matbaa örneğinde olduğu gibi…Tanzimat’tan bugüne kadar, güzel sanatlara: Edebiyat, müzik , resim gibi…daha çok önem verilmiş, Bilim ve Fen; matematik, fizik gibi alanlar fazla önemsenmemiştir.Teknolojiyi ilgilendiren konular geri plana atılmıştır. Onun için fazla bir ilerleme kaydedilmemiştir. Edebiyat ve sanat dalları işin süsüdür, estetiğidir, toplum ekonomisine fazla bir katkıları olmaz.Bir ülkede esas gelişme, teknik sahada olursa işe yarar.
Bugün dahi, üniversite sonuçlarına baktığımızda, sayısaldan kazananların az, sözelden kazananların çok sayıda olduğunu görüyoruz.Toplumun kalkınması, bireyin kalkınması ile mümkündür. Bizim insanımız, teknik alanlarda, matematikte, fizikte vs..yeterli imkanlar sağlandığında, parmak ısırtacak kadar başarılı olabilmektedir.Gelişmiş ülkeler, bu beyinleri tespit edip, kullanabilirler. Bu yüzden diyoruz ki: “İnsanımız aptal değildir”.
Derhal Devletin, Milli Eğitim’in ve Üniversitelerin; sözeli, ikinci plana atıp, sayısalı birinci plana alması gerekmektedir. Teknolojiyi üretecek sayısala giren bilgilerdir.
Not: Hiçbir Kral- Padişah, tahtının mülkünün elden çıkmasını istemez. Tahtını, çağın silahlarıyla korumak ister. Bu bir gerçektir. Matbaayı engelleyen ulema, demek ki ne kadar güçlüymüş ki, padişahın bile gücü yetmemiş veya padişahları, oyalayıp uyutmuşlar. Bunun başka türlü izahı olamaz.
25.10.2004 KÂZIM YARDIMCI (Adıyaman’lı)