“Anne olunca anlarsın,” derdi annem ve bu söze öyle çok kızardım ki, “İyi ki anne olmuşsun!” diye sitem ederdim gençlik rüzgârlarının estiği bir vakitler. Sıradan bir durummuş gibi bakardım anne olmaya ama öyle değilmiş annelik. Tam on yıl önce ilk bebeğimi kucağıma aldığımda bütün hislerim değişmişti. Artık anne olmuştum. İyi ve kötü her anında yanında olduğum kendimden bir parça gibi hissedip canı acıdığında canımın acıdığı, sevindiğinde sevindiğim o minik bebek her yıl biraz daha büyüdüğünde kendi eseriyle gurur duyan bir sanatçı edasıyla gurur duyduğum çocuklarım anneliğin en üst duygularını tattırdılar bana. Şimdi gözümün önünden ayırmaktan sakındığım çocuklarımın üzerine titrerken bir zamanlar annemin bize yaptıklarını yapıyorum farkında olmadan. Hâlbuki annem ne kadar haklıymış bizi uyarırken ya da yapmak istediğimiz bir şeyi yapmamıza izin vermezken, gitmek istediğimiz bazı yerleri kısıtlarken. Bir anne çocuğunun kötü olmasını ister mi? İstemez elbette! Ama bir çocuk annesini anlamakta geç kalır her daim.
Anne olmanın gururunu tadarken annemin üzerine daha çok düşer oldum. Onun dediği gibi anne olunca anlamıştım anneliğin ne demek olduğunu. Ben demekten ziyade o veya onlar demeyi öğrenmiştim. Artık ben diye bir kavram yoktu, kendimden önce onlar vardı hayatımda. Anne olmak büyüdüğünü hissetmekmiş. Anne olmak uslanmakmış. Anne olmak olgunlaşmakmış. Anne olmak sevinçmiş. Anne olmak her şeymiş. Şimdi eserlerimle övünürken anneliğin tüm duygularını tadıyorum.
Biri sağ yanım, biri sol yanım. Biri nefes alışım biri nefes verişim.
Kısacası her biri hayatımın tek anlamı.
İyi ki anneyim iyi ki hayatımdalar.
Başta kendi annem ve kendim olmak üzere tüm annelerin anneler gününü sıcacık duygularımla kutluyorum.