Biliyorum bu işten gına geldi.

Bu Kent Konseyi tartışmalarından size de bize de artık bıkkınlık geldi, biliyorum.

Ama gelin görün ki hala meseleyi kaşıyanlar, hala kendilerini birilerine göstermek isteyenler ve hala uzman kesilenler peydahlanıyor.

Hakkınızı helal edin, bu satırları mecburen yazıyorum. Zira bazen cevap vermeyince kendilerini adam, beyin ifrazatlarını da önemli sayanlar var.

Daha hatta çok daha fazla önemli işler varken, memleketimiz bu halde iken suni gündemlerle kamuoyunu meşgul edenlerden gına geldi, haklısınız.

Bilgisi yokken fikir sahibi olduklarını sananlar, süreci bilmeden kurgu yapmak isteyenler, oyunu ve oyuncuları bilmeden senarist kesilenler, hikâyeyi bilmeden ahkâm kesenler ve daha niceleri yüzünden asıl gündemi hep kaçırıyoruz. Zaten bu memleket ne çektiyse hep böyleleri yüzünden değil mi?

Hiç lüzumu yokken ortaya çıkanlardan tutun da üzerlerine vazife olmayan konularda, üstelik bilgileri de yokken ahkâm kesenlerden, Kent Konseyini bugüne kadar asla hatırlamayan ve önemsemeyenlerin seçim döneminde birden hatırlayıp uzman kesilenlerden, hesap kitap bilmedikleri halde hesap sorabilecek olduklarını sananlara, öğrenebilecekleri o kadar çok kaynak varken hala “Ne iş yapar?... Ne yaptılar?...” gibi sorularla zekâ seviyelerini yerlerde gezdirenlere kadar herkesten gına geldi, yaka silkerek illallah der olduk. Kusura bakmayın.

Herkesi tenzih ederim tabi…

Biz elimizden geldiği ve dilimizin döndüğü kadar defalarca, isimleri ve hukuki dayanaklarını da yazarak süreci ve gerekçelerini siz değerli kamuoyu ile paylaştık. Birileri hukuku tanımıyor, kamuoyunu takmıyor ve “ben yaptım oldu” diyorsa, birileri de milletin gözüne baka baka buna sırt çıkıyorsa ne yapabilirsin. En iyisi takdiri ve kararı siz değerli halkımıza bırakmaktır.

En son, uzun yıllardır il dışında yaşayan Mustafa Işıldak Beyin bir paylaşımını okudum. Üzüleyim mi, şaşırayım mı, yoksa “boş ver aldırma” mı diyeyim, karar veremedim. Upuzun bir yazı. Neredeyse destan olmuş. Kendi takdiri elbette. Bize de doğrudan dokunmuş. Hal böyle olunca bir şeyler yazmak ihtiyacı hâsıl oldu.

Mustafa Işıldak beye,

Kent Konseyi seçimini sorun haline getirenlerin sorunun esas kaynağı olduğunu ve Kent Konseyi sorununun hukuki değil siyasi olduğunu hala kavrayamamış zihinler var.

Buna rağmen hangi sıfatla olursa olsun maddeleri eğip bükerek, güya Bağımsız(!) ve tarafsız(!) olarak yapılan hukuki tahlil(!) ve değerlendirmeler(!) ile insanların kafasını bulandıranların kimlerin dümenine su taşıdığını kamuoyu çok iyi bilmektedir.

Durup dururken veya buna rağmen hangi saik ve görevle durumdan vazife çıkarıp sürece müdahil olmaya çalışıyorsunuz? Bir kimliğinizin de hukukçu olması hasebiyle birilerinin avukatlığını mı aldınız yoksa kendisi de hukukçu olan belediye başkanına bir mesaj vererek sonradan olma hukukçuluğunuzu mu göstermek istiyorsunuz?

Onların korsan ve paralel olarak yapmayı düşündükleri seçimlerine üç gün kala bu paylaşımınızla neyi amaçladınız? Hangi hesapları yaparak böyle bir yazı paylaştınız?

Ayrıca kendinizi "Adıyaman 1.Dönem Kent Konseyi Başkanı" olarak tanımlamışsınız. Kent Konseyinin ilk başkanı siz misiniz? Ne kadar başkanlık yaptınız? Neden ve nasıl ayrıldınız? O süreçte yaşananları (sürece müdahil olanlar da dâhil) kamuoyunun hatırlaması ve bilmesi adına anlatır mısınız?

Vesselam!