Osmanlı Devleti, Doğu’dan (Orta Asya’dan) Batı’ya göç eden Osmanoğulları tarafından kuruldu.
Türkler, yeniliğe ve değişime açık olan bir toplumdu. Türkler, daha iyi bir yaşam ve yenili arayışı ile Orta Asya’dan Göç etmişlerdir.
Türkler, Orta Asya Şamanizm’e inanıyorlardı.
Göç sonrası İslamiyet’le karşılaşınca, İslamiyet’i bir yenilik olarak görüp, İslamiyet’i benimsemişlerdir.
Osmanoğulları, Osmanlı Devleti’ni, yenilikçi ve değişimci bir anlayışla yönü Batı’ya dönük olarak kurdular.
Osmanlı Devleti kurulduğunda toplumsal, sosyal ve kültürel yaşama, Türk Kültürü ve yaşam tarzı egemendi.
Osmanlı Devleti’nin Batıya dönük yönü, toplumsal, sosyal ve kültürel yaşama, Türk kültür ve yaşam tarzının egemenliği, 1952 yılına kadar devem etti.
Yavuz Sultan Selim 1512 yılında Tahta geçti. Selim Hicazı fethi, Kutsal emanetleri Hicaz’dan İstanbul’a getirmesi ile Osmanlı Devleti hilafeti temsil etmeye başladı.
Batıya dönük, Doğuya Arap dünyasına çevirdi.
Bu tarihten başlayarak Türk Kültürü ve yaşam tarzı terk edildi.
Yeniliğe, değişime, pozitif bilime ve modernleşmeye açık olan Batıya dönük olan yönü terk edildi.
Osmanlı Devleti’nin yönü, yeniliğe, değişime, bilime kapalı olan, doğma ve kalıplaşmış düşünceyi benimseyen Arap dünyasına çevrildi.
Toplumsal, sosyal, siyasal ve kültürel yaşama, Arap yaşama biçim egemen oldu.
Yeniliğe değişime ve pozitif bilime kapalı bir toplum oldu.
Bu durumu bir örnekle açıklamak gerekirse, matbaa Avrupa’da 1440 yılında icat edilmişti.İlk kitap 1440 yılında Latin harfleriyle basılmıştı. Osmanlı Devleti’ne matbaa, matbaanın icadından 289 yıl sonra 1729 tarihinde geldi.
Batı’da gelişen pozitif bilimin ve teknolojik gelişmelerinin dışında kalan Osmanlı Devleti, gerilemeye ve toprak kaybetmeye başladı. Ekonomisi çöktü. Batı’nın pozitif bilim ve teknolojide gelişmiş olan ülkelerinde borç almak zorunda kaldı. Aldığı borçları zamanında ödeyemedi. Borçlarını ödemek için, borç aldığı ülkelerden yeni borç almak zorunda kaldı.
Her geçen gün borcu artan, borcunu zamanında ödeyemeyen Osmanlı Devleti, borç aldığı ülkelerden bağımsız davranamayan ve karar alamayan bir ülke oldu. Kasım 1918’de, payitaht (başkent) İstanbul İngiltere, Urfa, Antep, Maraş, Adana Fransa, Antalya ve yöresi İtalya, İzmir ve İç Batı Anadolu Yunanistan tarafından işgal edildi. Osmanlı padişahı, İngiliz askerlerine teslim toldu. İngiltere’nin himayesine girdi.
Başkomutan Mustafa Kemal ve silah arkadaşları, Kurtuluş Savaşı başlattılar. Kurtuluş Savaşı büyük bir zaferle sonuçlandı. İşgal güçleri Anadolu’dan atıldılar.
Kurtuluş Savaşı’nın başkomutanı ve planlayıcısı Mustafa kemal Atatürk, İflas eden, çöken, işgal edilen Osmanlı Devleti’nin enkazı üzerine, dünyanın önde gelen tarihçileri, sosyal ve siyasal bilimcileri tarafında 20. Yüzyılın en büyük yenilik, değişim ve dönüşüm projesi olarak kabul edilen Türkiye Cumhuriyeti’ni kuruldu. Türkiye Cumhuriyeti, akla ve bilye dayalı olarak inşa edildi. Aklın ve bilimin öngörüsünde devrimeler yapıldı. Din ve devlet işleri birbirinden ayrıldı. Kadınlara seçme ve seçilme hakları verildi. Kadınlar, toplumsal ve sosyal yaşama katıldılar. Toplumsal ve sosyal yaşamda, erkeklerle eşit haklara sahip oldular.
Kurucu lider Atatürk, Türkiye Cumhuriyeti’ni, yönü, aklın ve pozitif bilimin egemen olduğu Batı’ya dönük olarak kurdu. Cumhuriyeti’n kuruluşu, kurumsallaşması, devrimlerin yapılması sürecinde, Arap kültürüne ve Arap yaşam tarzına hiç atıfta bulunmadı. Cumhuriyete, Batı’nın bilimsel ve teknolojik gelişmesini, modern hayat tarzını varılacak hedef olarak gösterdi.
Yenilik, değişim ve pozitif bilime kapalı olan dogma ve kalıplaşmış düşünce benimseyen Türk İslamcıları ve Araplar Atatürk’ü:
Dogma ve kalıplaşmış düşünce ret ettiği,
Yenilikçi ve değişimci olduğu, aklı ve bilim rehber aldığı,
Türkiye Cumhuriyeti’ni yönü, aklın ve pozitif bilimi rehber alan Batıya dönük olarak kurduğu,
Kadınlara seçme ve seçilme hakkı verdiği,
Batı’nın bilimsel ve teknolojik gelişmişliğini, modern hayat tarzını varılacak hedef olarak gösterdiği için Atatürk’ü sevmezler.