Tütün, Adıyaman’da ekonomiyi uzun yıllar canlı tutan en önemli tarımsal üründü. Köylüden kentliye toplumun büyük bir kesimi yıllarca tütünle geçimini sağladı.
Kimisi ekip biçerek ailesini geçindirdi, kimisi ticaretini yaparak, kimisi de kıyma makinelerinde olgunlaştırarak içimlik konumuna getirmekle…
Ne olduysa, 1990’lı yılların sonunda bu ürüne kota getirildi. Yani ekimi kısıtlandı. Bununla da kalmayarak, bir kaç yıl içinde tamamına yasak getirildi.
Yasakların başlamasıyla birlikte köylerden şehir merkezine doğal olarak yoğun bir göç dalgası yaşandı. Bu vesileyle şehirde yaşanan çarpık kentleşmenin yanı sıra, işsizlik tavan yaptı, keza ilin ekonomisi duraksama dönemine girdi.
Bunun üzerine, tütün ekimi yerine çeşitli alternatifler sunuldu. Örneğin nar, badem, vs. gibi… Lakin onlar da pek tutmayınca, toplumun her kesimi malum olumsuzluklardan etkilendi.
Şimdi tütüne ve alternatiflerine burada nokta koyalım. Gelelim son günlerde gündeme gelen ve de çok konuşulan kenevire.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın açıklamasının ardından, tekstilden otomobil sektörüne geniş kullanım alanı bulunan kenevirin üretimine ilişkin ülkemizde tarımsal politikalar yeniden şekillenmeye başlandı.
Kenevirin Türkiye gündemine girmesiyle birlikte, doğrusunu söylemek gerekirse, Adıyaman olarak bizler de mutlu olduk.
Kenevir Adıyaman için yeni bir umut kapısı olabilir, tütüne alternatif olarak gösterilebilir diye heyecana gark olduk.
Topraklarımız kenevir bitkisiyle buluşacak olursa, tıpkı tütünlü yıllarda olduğu gibi, topyekûn ekonomi canlanır, toplumun refah düzeyi yükselir diye sevindik.
Bununla birlikte şehirden köye göç dalgası başlar, çiftçimizin yüzü güler, tarımın peşinden birçok kalemde canlılık yaşanır diye havalara uçtuk.
Zira gelinen noktada; sevincimiz de, hevesimiz de kursağımızda kaldı. Çünkü kenevir ekimi; 19 il ile sınırlı tutuldu ve söz konusu iller arasında maalesef Adıyaman yok.
İlimiz, aslında hem iklimiyle, hem de elverişli topraklarıyla kenevir ekimi için ideal bir coğrafya.
Tütüne getirilen yasak nedeniyle yaşanan mağdur edilmişlikler belki kenevirle birlikte bir nebze giderebilirdi, ama olmadı.
Güneydoğu Anadolu bölgesinde olmasına rağmen bir kaç cılız eylem hariç, ismi terörle yan yana gelmemiş, tertemiz bir sicile sahip, devletine-milletine sadık olan Adıyaman gibi bir il’e, mutlaka kenevir için izin verilmeliydi.
Bu manada toplum olarak bizlere de büyük görevler düşüyor diye düşünüyorum. Evvela istemeyi bilmeli, “ağlamayan bebeğe mama verilmez” anlayışını idrak etmeliyiz.
Seçilmişi, atanmışı, STK’sı, gazetecisi, kısacası toplumun her kesimi ağlamalı, kenevir tütüne alternatif olabilir demeli, yetkili kurumlardan gerekli iznin verilmesini talep edebilmeli.
Aksi halde topyekûn mağdur olmaya devam ederiz.
Bilmem anlatabildim mi?
Selam, sevgi ve gönül dolusu muhabbetlerimle…
Bilal KARADAĞ