Adam burnundan soluyordu, “hayırdır bey amca” dedim, iki çay söyledim, masama buyur ettim. Kapitalist sistemden dert yanıyor, devletin dert dinleme mekanizmalarının olmamasına içerleniyordu.

Tam iki saat bu amcayı dinledim. Eli yüzü düzgün, kılık kıyafeti yerinde, hatta karizma sayılacak bir tipi de vardı. Güzel konuşuyor, kelimeleri özenle seçiyordu. Başına kötü bir iş gelmiş, varlıktayken yokluğa düşmüştü.

Yazının bundan sonrası o amcanın benim şahsımda herkese tavsiyesi, yetkililere de sitemidir.

***

Sadece ülkemizde değil, dünyanın neresinde yaşıyor olursanız olun, “vatandaş” statüsündeyseniz sizin devlete, devletin de size karşı sorumlulukları vardır.

Bir farkla ki, sizin yeriniz tartışılır ama devletin yeri asla tartışılmaz.

Yine devlet sorumluluğunu yerine getirmezse veya geç getirse bunun bir sorumluluğu olmaz, belki yıllar yıllar sonra “pardon” diyen çıkar ama siz sorumluluğunuzu yerine getirmezseniz ya da bir saniye geç kalsanız cezasını katbekat ödersiniz. Bazen burnunuzdan fitil fitil getirilir, bazen bu cezayı özgürlüğünüz elinizden alınarak ödersiniz.

Kasıtlı olarak vatandaşlık görevini yerine getirmeyenler zaten bunun sonucuna katlananlardır.

Ama hiç düşündünüz mü, elinizde olmayan sebeplerle bu sorumluluğunuzu yerine getiremezsiniz ne olur?

Mesela işinizin kırılması, ters giden şeylerin hep sizi bulması, belki işsiz kalmanız, belki iflas etmeniz, belki ağır bir borç yükü altına girmeniz, belki de aldığınızla verdiğiniz arasında derin uçurumlar olması...

Ek iş yaparsınız, uykuyu unutur çalışmaya çabalamaya devam edersiniz. Eşiniz, çocuğunuz da işin bir ucundan tutar ama yok, delik büyük, yama küçüktür.

O güne kadar ne vatanınıza ne de milletinize bir ihanetiniz görülmemiştir. Hatta bütün hain girişimlerin karşısında göğsünüzü süper edenlerden oldunuz.

Belki ülkeyi kurtaranlar arasında çok kere yer aldınız ama şimdi kendinizi bile kurtaramıyorsunuz.

Hiç kimse böyle bir duruma düşmesin ama diyelim ki düştünüz...

Vatandaş olmanın sefasını nasıl süreceksiniz?

O güne dek “dostunuz” olanlar zaten sizi tanımaz. Vicdan ve merhametini henüz kaybetmemiş olan bir kaç kişiden geçici destek bulabilirsiniz ama bu sorunu çözmez.

Çünkü elektrik parası bir gün gecikince karanlıkta, su parası bir gün gecikince de suya hasret kalacaksınız.

Doğalgaz, telefon, internet.. bütün faturalarınız tastamam ödenmeli. Kurumlar sizin derdinizi dinleme yeri değil, alacağını tahsil etme yeridir.

Parasız kaldığınızda ulaşım araçlarına binemezsiniz, tuvalete gidemezsiniz, bir parça ekmek alamazsınız.

Fakir sınıfına girmezsiniz çünkü bir şekilde ya işiniz ya da bir maaşınız var. O nedenle devletin size “siyaseten” de olsa el uzatmasını gerektirecek bir durum söz konusu bile değil.

İşte böyle bir durumda vatandaşlığın keyfini çıkaramazsınız. Halen vatandaşlığın sorumluluğu omuzlarınızda, devletin ceberut suratı ise gözlerinizin tam karşısındadır.

Belki de sizin bu duruma düşmenizin yegane sebebi, devletin herhangi bir kurumudur ama bu önemsiz bir detaydır.

Siz her ahval ve şeraitte yükümlülüğünüzü yerine getirmekle mesulsünüz.

Devlet dert dinlemez, çözüm üretmez, destek olmaz, kol-kanat germez.

Seçim zamanlarında ne kadar önemli olduğunuzu düşünür, iç geçirirsiniz. Siz artık “sevgili vatandaş” değilsiniz, “halk” değilsiniz, iradesi elinde olan “millet” de değilsiniz.

Çanakkale'den başlayıp, 15 Temmuz’a kadar destan üstüne destan yazan milletin arasında artık sen yoksun.

Çünkü vergini ver(e)miyorsun, kredini, çekini, senedini öde(ye)miyorsun. Yetmiyor, elektrik, su, doğalgaz.. gibi faturalarını da öde(ye)miyorsun. Sahi sen ne halta yararsın?

Kapitalist sistemlerin bütün acımasızlığı yoklukla ve maddi sorunlarla cebelleşen insanlaradır. Burada vicdan olmaz, merhamet bulunmaz, insanlıktan en ufak bir esere dahi rastlayamazsınız.

Bir kalemde hayalini dahi kuramayacağınız paralar iç edilir, milyon dolarlarla birilerine maaş ödenir, yetmez, prim üstüne prim verilir. Debisi yüksek muslukların başını tutanlar hep aynı kesimler olur ama bunlar zaten önemsiz ayrıntıdır.

Siz siz olun aman ha aman iyi vatandaş olun, sakın ayağınızın kaymasına müsaade etmeyin. (Çoğunlukla zaten bu elinizde olmaz ama ben demiş olayım.)

Ayağınız kayınca değil vatandaş, insan olarak da herhangi bir sıralamaya girmezsiniz. Başarınız, maharetleriniz, sanatınız, siyasetiniz ve bütün becerileriniz, o andan itibaren yok sayılır ve siz hiç hükmünde değerlendirilirsiniz.

İyi vatandaş, -maaşı/geliri az olsa da- parası bol olan vatandaştır. Bunu da hiç unutmayın.

Ve en önemlisi “benim memurum işini bilir” diye düşünün ve işinizi bilin!

Ve yine unutmayın, “parasız adam, gereksiz adamdır.”