Toplum ve siyaset bilimi: Devletler, iktidarda ve muhalefette olan partiler, kurumlar ve kuruluşlar, yanlışlar yapabilirler. Başarısız olabilirler.
Yapılması gereken:
“Gözlem ve deney” yapılarak, “sebep-sonuç” ilişkisi kurularak yapılan yanlışlarla yüzleşmektir. yanlışları sorgulamaktır.
Yapılan yanları belirleyip, yapılanma ve işleyişte, aklın ve bilimin öngörüsünde yenilenme ve değişime gitmektir.
Yanlış yapmamanın araçlarını üretmektir. Aksi halde yanlışlar yapılmaya ve başarısızlık devam eder diyor.
Tarihsel süreç içinde, gözlem ve deney” yaparak, “sebep-sonuç” ilişkisi kurarak, yanlışları ve başarısızlıkları ile yüzleşen, yanlışlarını ve başarısızlıklarını sorgulayan,
Yapılan yanları belirleyen, yapılanma ve işleyişinde, aklın ve bilimin öngörüsünde yenilenme ve değişime giden, yanlış yapmamanın araçlarını üreten,
Devletler, iktidarda ve muhalefette olan partiler, kurumlar ve kuruluşlar, başarılı olmuşlardır. Kalkınmış, gelişmiş ve zenginleşmişlerdir.
Buna karşın, gözlem ve deney” yaparak “sebep-sonuç” ilişkisi kurarak, yanlışlarını ve başarısızlıkları ile yüzleşmeyen, yanlışlarını ve başarısızlıklarını sorgulamayan,
Yaptığı yanlışlarını belirlemeyen, yapılanma ve işleyişinde aklın ve bilimin öngörüsünde yenilenme ve değişime gitmeyen, yanlış yapmamanın araçlarını üretmeyen,
Devletler, iktidarda ve muhalefette olan partiler, kurumlar ve kuruluşlar, başarısız olmuşlardır. Kalkınamamış, gelişememiş ve zenginleşememişlerdir.
Tarihte bunun sayısız örnekleri ile doludur.
Atatürk’ün, kurgulayıp planladığı, 20. Yüzyılın en büyük yenilik, değişim ve dönüşüm projesi olan halk egemenliğine dayanan laik demokratik sosyal hukuk devleti Türkiye Cumhuriyeti’ni aklın ve bilimin öngörüsünde kurmuştu.
Ömrünü halkına adamıştı. Dil, din, ırk, renk, mezhep ve cinsiyet ayırımı yapmadan, halkına hizmet etmişti. Halkını yüceltmek için elinden gelen her şeyi yapmıştı.
Atatürk’ten sonra, 1938-2002 arasında, Türkiye Cumhuriyeti, Atatürk’ün miras bıraktığı, aklın ve bilimin öngörüsünde yönetilmedi.
Atatürk’ün siyasete karışmalara son verdiği, aldıkları eğitim gereği görevleri ülkenin güvenliğini sağlamak olan, yönetim işlerinden anlamayan askerler, 1960, 1971, 1980’de darbe yaptılar, yönetime el koydular.
Darbe yapan askerler bir taraftan Cumhuriyeti kuruluş ilkelerinden kopardılar, diğer taraftan da ülkenin kötü yönetilmesine ve başarısız olmasına neden oldular.
Türkiye Cumhuriyeti, üzerine oturduğu coğrafyasının kendisine sunduğu, tarihi ve kültürel zenginliklerine, yeraltı ve yer üstü varlıklarına, genç ve dinamik insan gücü potansiyeline rağmen, gelişemedi, kalkınamadı ve zenginleşemedi. Toplumsal huzur ve barışa kavuşamadı.
Fakat, 1938-2002 arasında yapılan seçimlerde iktidara gelen, devleti yöneten partiler ve muhalefet partileri, partilere oy veren halk, yanlışlarıyla yüzleşmediler. Gözlem ve deney” yaparak, “sebep-sonuç” ilişkisi kurarak, yaptıkları yanlışları sorgulamadılar. Yapılanma ve işleyişlerinde yenilenme ve değişime gitmediler. Ayrıca halktan da bu yönde bir talep gelmedi.
Siyasetin bu yapılanma ve işleyişinin, ülkenin kötü yönetilmesine ve başarısız olmasına yönelik halkın sergilediği tavrın, ülkeye bedeli çok ağır oldu.
Türkiye Cumhuriyeti’ni din kurallarına göre yeniden yapılandıracağını söyleyerek siyaset yapan, milli görüş öğretisi ile yetişenlerin kurdukları AKP, Genel Başkan Recep Tayyip Erdoğan, Atatürk sonrası Türkiye Cumhuriyeti’nin kötü yönetilmesini ve başarısızlığını, iktidar fırsatına dönüştürdü.
3 Kasım 2002 seçimlerinde Yoksulluğa, Yolsuzluğa ve Yasaklara son verme sözünü verdi. Seçimlerde AKP, tek başına iktidara geldi.
Türkiye Cumhuriyeti, 18 yıldır AKP tarafından yönetiliyor.
AKP Genel Başkanı Erdoğan’ın söyledikleriyle yaptıkları aynı olmadı.
AKP Genel Başkanı Erdoğan’ın yönetiminde:
-Atatürk’ü yok etme, Türkiye Cumhuriyeti’ni kuruluş ilkelerinden ve felsefesinden koparma, çalışması başlatıldı. Türkiye Cumhuriyeti, büyük oranda din kurallarına göre yeniden yapılandırıldı.
Türkiye kötü yönetildi. Kalkınamadı, gelişemedi, zenginleşmedi.
Halkın aş ve sorunu çözülmedi.
Ekonomi çöktü. Binlerce çalışan işini kaybetti. Üniversite mezunu gençler iş bulamıyorlar.
- Toplum ayrıştırıldı ve bölündü. Ülkede barış ve huzur, iyice bozuldu. Türkiye komşu ülkeler başta olmak üzere dünya ile kavga etmeye başladı. Türkiye’nin dünyada, dostu olan ülke neredeyse kalmadı.