Toplumun tüm kesimini kucaklayacak olanın kim olduğunu dün öğrenmiş olduk. Doğrusu ben ona bakmıyorum; bu öğrenmeyle, “toplumla barışık olmayan” kesimin de bir itirafını dinledik ya, benim için önemli olan kısım bu…

Türkiye’de solun neden iktidar olamadığının açık ve seçik resmini dün bir kez daha gördük.
Bir süredir köşe bucak kaçarak, çatıda dolaşıp, bacadan inerek aradıkları ve neredeyse “Açık İş İlanı” vermeyi bile düşündükleri çatıdan önümüze düşen Prof. Ekmeleddin İhsanoğlu oldu…
Aslında ortada başka bir isim de zaten yoktu…
Kulislerde dolaşan isimlerin hepsi “avuca tutuşturulan isim olma” yarışındaydı.
Bunlardan birisi de Metin Feyzioğlu’ydu…
Bir diğeri Haşim Kılıç…
Belki Deniz Baykal…
Ama bütün bunlar, kendi kendine gelin güveyi olanlardı…
İsim hazırdı…
CHP Genel Başkanının tam avucundaydı…
Belki de denizaşırı ziyaretin getirdikleriydi…
Kimdi bu isim, CHP’yle uzaktan yakından hatta kıyısından, köşesinden ilgisi olmayan birisi…
İslam İşbirliği Teşkilatının eski Genel Sekreteri Prof.Ekmeleddin İhsanoğlu
İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) Genel Sekreterliği görevini bir süre önce bırakan Prof. Ekmeleddin İhsanoğlu’nu en son Mısır’daki darbeye “darbe” diyememesi üzerine gündemimize almıştık.
Yoksa 2004 yılında, AK Partinin desteğiyle göreve geldiğinden, görevi bıraktığı 10 yıl boyunca hiç gündemimize girmemişti…
CHP’nin de hiç gündeminde olmaması gerekirdi…
Sisi’nin darbesine darbe diyememesi dışında hiçbir bağı yok.
Ne laiklerle, ne Kemalistlerle, ne ulusalcılarla yağlı ballı olacak bir yapısı yok.
MHP’lilerle de içli dışlı olacak bir düşünce yakınlığı yok.
BDP’yle hiç olmaz…
O zaman bu aday, 2013’teki Mısır darbesinde yaşanan tartışma dışında daha çok AK Partiye yakın…
Meğer CHP AK Partiye yakın bir aday arıyordu, AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan vardı.
Bu kadar zahmete ne gerek var?
Bu kadar ziyaret trafiğine nereden ihtiyaç duydu?
Hem bu ismi kim önerdi?
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, İhsanoğlu’nu yolda görse gerçekten tanır mı?
Anayasa Komisyonu Başkanı Burhan Kuzu, Kılıçdaroğlu’nun İhsanoğlu’nu tanımayacağını söylüyordu, doğru olma ihtimali çok yüksek.
Bu ismi kim önerdi?
Dayatıldı mı, tartışıldı mı?
Yoksa sadece Recep Tayyip Erdoğan’ın “muhafazakâr” kimliğine alternatif mi arandı?
Herkesi kucaklayacak olanlar, muhafazakârlar mı?
Sahi bu aynı zamanda bir itiraf mı?
Bu ülkede laiklerin toplumu kucaklayamayacağının farkına mı varıldı?
Mesela Kemalistler, toplumu kucaklayamaz mı, bunu şimdi mi öğrendiler?
Ya solcular?
Ulusalcıların da toplumu kucaklama şansının hiç olmadığının bir mesajı mıydı bu?
Peki geziciler vardı, yolda yürüyenler, bir yer bulup duranlar, oturup, kalkmayanlar…
Bütün bunların toplumu kucaklama şansının olmadığı mı öğrenildi?
Yoksa yine bir dayatma mı var?
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın köşke çıkmaması için “babasını” bile aday göstermek üzere mi yola çıkıldı, yoksa zaten hazır bir isim vardı, onu nasıl açıklayacaklarını mı düşündüler?
Bence bu sonuncusu…
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, “adresini çok iyi bildiği” ve bir süre önce ziyaret ettiği yerde tutuşturulduğunun farkındadır…
Kulağına üfürülen isim, “darbeye, darbe diyemeyen” isimdir…
Henüz bir yıl önce AK Partililerin sinirini oynatan isimdir…
Demokratlığına bir yıl önce gölge düşürmüş isimdir…
Yoksa Ekmeleddin İhsanoğlu’na bizim camiadan toz kondurulmadığını da herkes bilir…
Bir kez toz kondurduk…
O da “demokrat çıkış sergileyemeyecek kadar darbeci veya korkak” olduğu için…
Bu darbeciliği ya da korkaklığı CHP’nin ilgisini mi çekti, yoksa ilgisini çeken yerlerin işine mi geldi?
Bilmem, buna cevap verecek ben değilim…
Bana sorsalardı, Çare Sarıgül’dü :))))
 
Tweetimden seçmeler
Silah veya kaba kuvvet, her zaman ve her şartta söyleyecek sözü olmayanların dilidir.