Yazarlıkta en sevmediğim şey, yazımı tevil etmektir. Ne dediğim genellikle açıktır. Üstü kapalı yazmışsam da, okuyucunun anlayışına emanet etmişimdir. Ancak hiçbir zaman geri dönüp “aslında ben şöyle demek istemiştim” diye düzeltme yapmadım, yapmayı da sevmem…

 

Ama bu defa farklı…

 

Cuma günü yayınladığım “Ses kaydından kim nemalanır?” başlıklı yazım üzerine Akşam Gazetesi’nde sayın Ali Ekber Ertürk beni arayıp, yazımın ilgisini çektiğini, kullanmak istediğini söyledi.

 

Kimi kastettiğimi sordu, elbette isim vereceğim bir durum yoktu…

 

Peki analizimi Basın Danışmanı olduğum AK Parti Adıyaman Milletvekili Sayın Mehmet Metiner’le de paylaşıp, paylaşmadığımı sordu.

 

Sayın Metiner’in yazımdan, yayınlandıktan sonra bilgisi olduğunu, ancak “asla ihtimal vermiyorum” dediğini aktardım.

 

Sizin düşündüğünüzü, Sayın Metiner’de düşünüyor mu”, benzeri bir soruya da, “bilmiyorum, belki düşünmüştür” sözüm, gazetede “Metiner`le de paylaştım. Metiner `Ondan beklemiyorum` dedi, ama onun da tahmini o isim üzerinde yoğunlaşıyor.” diye çıkmış.

 

Bu iki cümlenin bir birinden farklı olduğu bir gerçektir. Ancak zaten köşe yazısı haberleştirilince aynı anlamı, aynı tadı vermeyeceği de açıktır.

 

Kaldı ki, dün sayın Metiner’in avukatı, Bakırköy Cumhuriyet Savcılığı’na suç duyurusunda bulunurken, benim analizim üzerine bir suç duyurusunda bulunmadı…

 

O zaman bu yazıyı “Sayın Metiner’e sorarak veya aynı görüşte olarak” yazdığım varsayımı tamamen hayal ürünüdür.

 

Tuhafıma giden bir diğer konuysa, gazete ve onlarca internet sitesinde “Basın Danışmanı” olduğum özellikle belirtiliyor, hatta başlığa çekiliyordu. Oysa TBMM’de resmi bir görev almadan, dostluğumuzun bir gereği olarak yürüttüğüm Basın Danışmanı olarak açıklama yapmamış, “Yazar olarak” köşemde bir analiz yapmıştım.

 

***

 

Kimi kastettim?

 

Tarihin ilk dönemlerinden bu yana siyasi kavgalar, “rakipler oluşumlar” arasında değil, “aynı oluşum içinde” sürdüğü bilinmektedir.

 

Kendi makamı veya gücünün devamı için “her şeyi yıkmayı” göze alanlara milyonlarca örnek vardır.

 

Muhalif partilerle mücadele edilirken “yerine” göz dikmek diye bir şey yok, halka kendini kabullendirmek vardır…

 

Ancak aynı partide süren mücadelenin adı; güç savaşıdır…

 

Sayın Metiner’in ses kasetini yayan veya yayanların amacı “muhalif parti siyasetine” benzemiyor, daha çok “aynı partide güç savaşı”na benziyor…

 

Ancak, ne hâkimim, ne savcı, ne de avukat…

 

Ne kimseyi suçlamak gibi niyetim var, ne de kimseyi aklayıp, paklamak…

 

Yazar olarak, olaya kendi penceremden baktım, kendi yorumumu kattım, analizimi aktardım.

 

Bu, Ergenekoncuları, PKK’yı veya BDP’yi aklayıp, paklama anlamına gelmeyeceği gibi, AK Parti içerisinde “beni işaret etti” diye düşünenleri de suçlamak değildir…

 

Sadece farklı bir pencere açmaktır…

 

***

 

Kasetin içeriği

 

2011 öncesi, farklı partilerde siyaset yapanların bir birleri aleyhine “hakaret etmeden” eleştiri getirmelerinde yadırganacak bir durum söz konusu bile değildir.

 

Bu nedenle de kaset içeriğine takılmadığımı, hatta önemsemediğimi o yazımda da belirttim.

 

Sorun, kasetin “yeniymiş gibi” yansıtılmasıydı…

 

Ve orada kullanılan bir başka cümleydi; “Bakanlık beklentisi gerçekleşmeyince” diye…

 

Bakanlığı boş verin…

 

TBMM açıldıktan sonra sayın Metiner’in alabileceği bir görev olursa, onu engellemeye dönük bir atak olduğunu düşünün yeter…

 

Ve bu da muhalif partilerde siyaset yapanlardan gelmez…

 

Kendi içinden gelir…

 

Bir başka deyişle de, tarih boyunca olduğu gibi “gücü elinde bulundurmak” isteyenlerin ayak oyunundan başka bir şey değildir…

 

Ve aslında dikkate alınacak bir konu da değildir…

 

Ne yazık ki, bayramın ikinci gününden bu yana konuşuyoruz…

 

***

 

Yasadışı dinlemeler

 

Bazı yazarlar, Ergenekoncuların, askerlerin veya başkalarının yasadışı dinlemelerinde böyle davranılmadığını belirterek eleştiri getiriyor, içeriği unutuyorlar…

 

Işık Koşaner’i yasadışı dinlemek ahlaki değildir ama bu, söylediklerini yabana atmayı gerektirmez…

 

Seks kaseti çıkan siyasilerin özel hayatına müdahale ahlaki değildir ama bu, onların ahlaklı davrandığını kanıtlamaz…

 

Ergenekoncuları, darbe girişimcilerini yasadışı dinlemek de ahlaki değil. Ancak bu da onların yapmak istediği iğrençlikleri örtbas etmeyi gerektirmez…

 

Bu kasetle, o kasetleri karşılaştırmak, elmalarla armutları toplama şeklinde bile anlaşılmaz.

 

Burada sadece bir eleştiri var, diğerlerinde iğrençlikler…07.09.2011


Naif Karabatak