52 yaşında sahnede geçirdiği kalp krizi sonucu 40 gün önce vefat eden, Hacette Üniversitesinde de ders veren Halk Müziği Sanatçısı dostum Bilal Ercan’ı Anma ve Dayanışma Konserini izledim. Gelen dostlar arasında Yakup Evren, Abdurrahman Okay ve Ali Öztürk’ün de olduğu Adıyamanlılar Vakfı mensupları vardı. Şevket Gürsoy ise davetiye satın almasına karşın bel fıtığından dolayı son anda gelememişti. 1200 kişilik salon tıklım tıklımdı.
Atalay Demirci’nin sunuculuğunu yaptığı gecede hayatı ve nüktedanlığı ile ilgili sinevizyondan sonra ruhuna Fatiha okunması istendi. Özellikle ailesi, yakınları gözyaşlarını tutamıyordu. On altı yaşlarındaki oğlu Lican’a ayak üstü başsağlığı diledim. Adıyaman’dan gelen bir “baba dostu” olarak… Konuştuk biraz… Artık ailenin hem oğlu hem babası olacaktı. Yalnız gidene değil, geride kalan annesi ile 2 yaşındaki kardeşine karşı da görevleri vardı. Hayat devam ediyordu. Tüm güzelliği ve bazen de çirkinliği ile. Çok şükür bu denli sevenleri vardı. Bu dünyada kimseyi incitmeyen babasını öyle inanıyorum ki Yüce Yaradan da incitmezdi.
Orada tanıştığım “koltuk komşum” Kulu eski Belediye Başkanı Ecz. Tayyar Budak’a Adıyamanlı olduğumu söyleyince “Bilal de ‘Adıyamanlıyım’ diyordu. Çok seviyordu Adıyaman’ı, Adıyamanlıları. Dedeleri sizin memleketten gelip Kulu’ya yerleşmişler.” Dedi.
Ankara Beşevler MEB Şura Salonu’nda düzenlenen konserde sıradan günlük kıyafetleriyle Musa Eroğlu, Sümer Ezgü, Hüseyin Turan, Oğuz Yılmaz, Canan Başkaya, Oğuz Aksaç, Mustafa Özarslan, Kadir İpek, Aydın Aydın, Yıldırım Budak ve Adıyaman’ın “efendi sanatçısı” Mehmet Seske ile sürpriz olarak sahneye çıkan Güler Duman ikişer türkü söyledi.
Türk halk kültürü ve müziği uzmanı olarak kendisine özel aynı zamanda elektronik gitar tarzında ayakta çalınabilen bağlama tasarımı sazını, adını kendi koyduğu “Dede” sini, Musa Eroğlu eliyle oğlu Lican’a teslim etti. Lican bu sırada “Babamın herkesle ağlayacak değil, gülecek anısı vardır. O nedenle ben de ağlamayacağım.” Diyerek metanetini gösterdi.
Sanatçılar sahnede gözyaşlarını tutmak için çok zorlanıyordu. Hatta Kadir İpek ve Oğuz Yılmaz türkülerinin sonuna doğru daha fazla tutamadığı gözyaşlarını saklayamadı, kelimeler boğazlarında düğümlendi.
Katkı amacıyla “Son Dem” adlı albümü salonda 20 liraya satılıyordu. Gecenin sonunda yirmi kişilik saz ekibi ve aynı sayıya yakın türkü sanatçılarının oluşturduğu koro “Gülendam”ı okuyunca duygular son hadde geliyordu. Bir şarkı sözü gibi tüm bu saza, türküye rağmen salonda “ağlayan çok, gülen az”dı…
Adıyaman gecelerinde ücret almayan, sahnede “Konya’nın baş tacı olacağıma Adıyaman’ın ayak türabı olurum’ diyebilen rahmetli için düzenlenen bu “vefa” gecesinde bazı belediye ve kuruluşların aksine Adıyaman Valiliği ve Belediyesinin maddi veya manevi varlığını maalesef göremedim. Acaba haberleri mi yoktu, yoksa vefa artık yalnızca bir semt adı mı idi? Sağlığında paraya değer vermeyen rahmetlinin ailesine katkı için Adıyamanlılar Vakfı da çam sakızı çoban armağanı bir çalışma düşünür mü? Bilmiyorum.
Ruhun şad olsun Bilal Ercan Kardeş…
Allah eşini, çocuklarını, sevenlerini yaşatsın…