"Canlılarda Karekterlerin Davranışlara Etkileri" üzerine bir deney yapılmış.

Arıları ve sinekleri ağzı açık bir şişeye koymuşlar. 

Şişenin taban tarafını ışığa doğru, açık olan ağız kısmını da karanlığa doğru yerleştirmişler.

Arıların hepsi ışık olan tarafa doğru ilerlemiş, ama şişenin tabanı kapalı olduğundan dışarı çıkamamışlar.

Sinekler ise şişenin karanlık olan ağzına doğru doluşup, açık olan ağzından dışarı çıkarak karanlıkta kaybolmuşlar.

Karanlık tarafta bulunan şişenin açık ağzına doğru tek bir arı bile gitmemiş...

Arılar şişenin kapalı olan altında dışarı çıkmak için ışığa doğru çabalamaya devam etse de dışarı çıkamamışlar.

Şişedeki sineklerin hepsi dışarı çıkarken, arların hepsi şişenin içinde kalmışlar.

Bu deney sonucu hemen akıllara arıların akılsız ve aptalca davranışları gelse de, daha detaylı ve analitik düşününce; arılarda spesifik bir yaşam tarzının ortaya çıktığı anlaşılmış.

Albert Einstein'e göre; eğer dünyada arılar olmazsa, insan yaşamı 4 yıl sonra son bulur kuramı varken, bu arılar nerede, ne zaman, hangi çiçek ile besleneceğini bilen, kilometrelerce uzaklığa gidip - gelebilen, yüzlerce kovan arasında kendi kovanını bulabilen, yüzlerce petek arasından şaşırmadan kendi peteğine girip - çıkan mimar uzmanlığı, mühendis titizliğiyle bal peteği üretebilen bir canlıdır.

Ve bu olağanüstü canlı nasıl olur da şişenin açık olan ağzını bulup dışarı çıkamaz değil mi?

Sorun anlaşılmış!..

Işığa doğru yürüyenlerin önünde her zaman engeller olacağını, engellere rağmen ışıktan vazgeçilmemesi gerektiğini ve bu uğurda gerekirse ölmeyi göze alabilmeyi arılar içgüdüsel olarak biliyor ve uyguluyormuş.

*

Sineklerin ise; böyle bir derdinin olmadığı, karanlığa doğru sıvışan kaçaklar olduğu, aynı zamanda sinsi, ilkesiz, korkak, kaypak ve bencil varlıklar olduğu, sadece kendilerini önemseyen, beklentilerini önceleyen, nerede beslenecekse, nerede rahat edecekse, nerede keyifli yaşayacaksa, nerede asalaklık yapabilecekse oraya giden, başka bir şeyi umursamayan, hiçbir değerleri ve ilkeleri olmayan kendilerine göre bunların bir önemi de bulunmayan bir tür olduğu belirlenmiş.

*

Arıların mücadelede kaçmadığını, sizinle savaştığını ve değerleri için gerekirse öleceğini, 

Ama sineklerin kaçtığını, sonra yılışık yılışık terkettikleri yere tekrar döndüğünü,

Mikrop taşıyan ayakları, her pisliğe batmış bedenleri ile yaşadığı her yeri berbat etmeye çalıştıkları,

Arılar yumurtalarını yalnızca kovanlarına bırakırken, sinekler her yere yumurtlayıp, her yerde ürediklerini,

Çöplüklerin, tuvaletlerin, bataklıkların onlar için farketmediğini, yumurtalarını bırakacakları yerin bile hiç öneminin olmamasının, "karakterlerin davranışlara etkileri" olarak saptanmış.

Şimdi!..

Bir yanda sinek gibi karanlıkta sıvışmak ve pisliklerde yaşamak...

Diğer yanda arı gibi bal üretmek ve aydınlıkta savaşmak...

Demek ki asıl mesele buymuş...