Son haftalarda ülke, hatta dünya gündemine oturan Taksim Gezi Parkı protestoları ile ilgili Yazar Meryem Gayberi’nin www.aktuel.com.tr’deki yazısından sonra yayınlayacağımızı söylediğimiz Alman hukuk bilgini ve politikacısı Gustav Radbruch’un, önemini bu gün de koruyan 12 Eylül 1945’te yayınlanan tarihi makalesini aşağıda birlikte okuyoruz:
“İlk Dakika
Asker için emir emirdir, hukukçu da yasa yasadır der. Ama asker için itaat hakkı ve görevi, emrin bir suç oluşturduğunu bildiği anda sona ererken, hukukçular arasındaki en son doğal hukukçunun da ölüp gittiği yaklaşık yüzyıl öncesinden bu yana hukukçu, yasaların geçerliliğine ve bu yasaların uyruklarının itaatine ilişkin bu gibi istisnaları tanımamaktadır. Yasa geçerlidir, çünkü yasadır. Yasada, çoğunlukla kendini uygulatmak gücü varsa yasadır.
Yasaya ve geçerliliğine ilişkin bu görüş (biz, buna pozitivist kuram diyoruz.) halkı olduğu gibi hukukçuları da öylesine keyfi, öylesine vahşi ve caniyane yasalar karşısında savunmasız bırakmıştır. Bu görüş sonunda, hukuk ile gücü eşit tutmaktadır; güç nerede ise hukuk da oradadır.
İkinci Dakika
Yukarıdaki ilk tümce başka bir tümce ile değiştirilmek istenmiştir: Hukuk halka yararlı olan şeydir.
Demektir ki: Keyfilik, sözleşmeyi çiğnemek, yasaya aykırılık halka yararlı iseler hukuktur. Bu, sonuçta şu demektir: Devlet gücünü elinde tutanın kamuya yararlı saydığı her şey, despotun aklına gelen her fikir, onun her hevesi, kanunsuz ve yargısız ceza, hastaların katli, hepsi hukuktur. Bu şu anlama gelebilir: Egemenlerin kendi çıkarları kamusal çıkar olarak görülecektir. Ve böylelikle hukukun öyle sanılan ya da söylenen halk yararıyla çakıştırılması, bir hukuk devletini bir haksızlık devletine dönüştürebilir.
Hayır, halka yararlı olan her şey hukuktur, denmemelidir. Daha çok bunun tersi söylenmelidir: Yalnızca hukuk olan şey halka yararlıdır.
Üçüncü Dakika
Hukuk adaleti istemektir. Ama adalet ise şu demektir: Kimsenin adına sanına bakmadan yargılamak, herkesi aynı ölçüyle ölçmektir. Siyasi muhaliflerin katli övülür, başka ırktan olanların katli emredilir, ama kendi düşünce ve yol arkadaşlarına karşı aynı eylem gerçekleştiğinde en vahşi, en onur kırıcı cezalarla kovuşturmaya geçilirse, bu o zaman ne adalettir ne de hukuktur.
Yasalar adalet istencini bilinçli olarak yadsıyorsa, örneğin insan haklarını insanlara sağlamakta keyfilik içeriyor ve yetersiz kalıyorsa, o zaman bu yasaların geçerliliği yoktur, o zaman halk bunlara itaat borçlu değildir. O zaman hukukçular da kendilerinde, bu yasaların hukukilik karakterinin bulunmadığını söylemek cesaretini bulmalıdır. “
Makalenin Dördüncü ve Beşinci Dakikasını ise yarın okuyacağız.
Mustafa Işıldak www.mustafaisildak.com.tr
0532-422 95 28 [email protected]