*** Bir Öğretinin Düşündürdükleri ***
“İçimizden çıkan değerleri takdir etmesini bilemezsek, dışımızdakilerin (düşmanın) takdir ettiklerine katlanmak zorunda kalırız. Ve boyun eğe eğe öyle bir hale geliriz ki, süründürüldüğümüzün bile farkında olamayız.”(Filozof Torlakon)
Sanayi ve teknolojik atıklarla kirletilmiş ırmağın okyanusa karıştığı yerden ilk pınar başını arayıp durmak misâli, sanal ortamda da bilginin asıl kaynağını araştırıp bulmak; bilgi veya suyun dolaştığı yerlerin çokluğunca zorluk arz etmektedir.
Arama motorlarına ‘kazandıkça üleşemiyorsan’ diye yazılırsa pek bir şey çıkmaz ve “kazandıkça bölüşemiyorsan mı demek istediniz?” sorusuyla karşılaşılır. Bu soru onaylandığında ise yüzlerce hattâ binlerce sonuçla karşılaşılır. Sonuçlar incelendiğinde ise “SORGULA” öğretisi görülür ve 10 maddelik Torlakon öğretisini içerir:
"EY İNSAN!
Kazandıkça üleşemiyorsan, ELİNİ SORGULA!
Konuştukça kırıcı oluyorsan, DİLİNİ SORGULA!
Dindarlaştıkça insanlıktan çıkıyorsan, DÎNİNİ SORGULA!
Yürüdükçe menzilden uzaklaşıyorsan, YOLUNU SORGULA!
Seviyesizlikle karşılaştıkça seviyeni kaybediyorsan, AKLINI SORGULA!
Cana zulmedildikçe kendine edilmiş gibi tepki veremiyorsan, İNSANLIĞINI SORGULA!
Adaletsizliği gördükçe haklıdan yana olamıyorsan, YÖNÜNÜ SORGULA!
Ömür geçtikçe yerinde sayıyorsan, GÜNÜNÜ SORGULA!
Sevildikçe vefâsızlaşıyorsan, GÖNLÜNÜ SORGULA!
Hangi hâlde olursan ol, SONUNU SORGULA!…"
Fakat ne gariptir ki, bu öğretilerin tamamını bir arada bulmak imkânsız gibidir. Sebebi ise ibretlik bir şekilde “Mevlânâ sözleri” olarak gösterildiğidir.
Böyle göstermek için de bâzı modifiyeler yapmanın yerinde olacağını düşünmüşler:
En başta “Ey İnsan” yerine “Ey Can” yazılmasının daha Mevlânâ’ca olacağını düşünmüşler.
Üleşemiyorsan yerine bölüşemiyorsan yazmanın daha anlaşılır olacağını düşünmüşler.
Bu sözleri söylese söylese Mevlânâ söyler diye düşünmüşler.
Sözlerinin Mevlânâ’ya lâyık görülmesi Torlakon’u elbette bahtiyar edecektir fakat hatalı söylemişse de üzecektir. Sağolsunlar bu konuya da hassasiyet göstermişler ve 3.maddeyi çıkartmışlar; Mevlânâ dînin sorgulanmasını istemez diye düşünmüşler.
Bu maddeyi ısrarla yazanlar ise sonuna Mevlânâ yazmamanın doğru düşeceğini düşünmüşler.
On maddenin tamamını yazanlar ise ‘anonim’ havası vermenin daha akıllıca olacağını ve böylelikle de belki kendilerinin sözleriymiş gibi pirim yapabileceklerini düşünmüşler.
Asıl kaynağı bilmediği veya en azından araştırma gereği duymadığı için isim yazmayanların yanı sıra “Kim ulan bu Torlakon denen hamamda sesini beğenmiş!” veya “Ne diyo len bu sibop!” diye düşünenler de mutlaka olmuştur.
Eğer ki bir sibop, “Ömür geçtikçe yerinde sayıyorsan, GÜNÜNÜ SORGULA!” öğretisiyle hareket ederek doğa, savunma ve hayatta kalma başta olmak üzere kırk konuda uzman sayılabilecek derecede bilgi biriktirebilmeyi ömrüne sığdırabilmişse, azıcık farklı düşündürmeli…
Fakat insanlarımız önyargıyla hüküm giydirip görmezden gelmenin daha akıllıca(!) olacağını düşünmüşler.
Hâsılı düşünmüşler de düşünmüşler. Memlekette bu kadar düşünceli insan durup dururken “Türkiye’de düşünür çıkmıyor” diyenler fevkalâde ayıp ediyorlarJ…
“İnsanlar seni yanlış anladığında dert etme; duydukları senin sesin fakat akıllarından geçirdikleri kendi düşünceleridir.” (Hz. Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî K.S.)
Bu durum akıllara ibretlik bir fıkrayı getiriyor:
Cehennemde her çukurun başında Zebâniler durur ve çıkıp kaçmak isteyenlerin kafasına vurdukları gibi oturturlarmış. Sadece bir çukurun başında duran Zebâni yokmuş ve bu durumun nedeni sorulunca da şu yanıt verilmiş: Orası Türklerin bulunduğu çukurdur. Onlar içlerinden çıkıp da kurtulmak isteyenlerin ayağından tutup zaten aşağıya çekiyorlarL…
Türkler Konfüçyüs’ün sözlerini terennüm ediyorlar da, Çinliler neden Torlakon’un öğretilerini söylemiyorlar sorusunun yanıtı yukarıdaki zihniyetse eğer; ahvâlimiz kel ve hodul, âkıbetimiz ise vahim ve dilhundurJLLL.
(Türkistan’da Tonyukuk, Türkiye’de Torlakon)