İnen her şey bir gün yükselir, yükselen her şey de bir gün mutlaka alçalır. Parlayan söner, yürüyen de yorularak çöker. Kim bir şeyin zirvesine ulaşmayı düşünürse, yükselmenin sona erişini beklemiş demektir. Kemale eren inişe başlar...
Ne güzel demiş Yusuf Has Hacib... Hem umutsuzluğa kapılmamayı, hem de bulunduğumuz durumdan aşırı mutluluk çıkartmamayı anlatıyor. Hiçbir şeyin devamlı olmadığını, mutlaka bir şeylerin tersine dönebileceğini, her zaman temkinli olmak gerektiğini ama mutlaka umutlu olmak gerektiğini vurguluyor.
Nerede olursan ol, ister bir tahtın tepesinde, ister bir çöplüğün üzerinde. Ne tahtın tepesinde kalacağının garantisi var, ne de o çöplükten kurtulamayacağının. Ne şu an elinde olanların yarın yanında olacağını garanti eder hayat sana, ne de ulaşmak istediğin şeylere ulaşamayacağın umutsuzluğunu verir. Bugün olduğun yer yarının asla garantisi değildir.
Dün bir bakmışsın çok yükseklerde uçuyorsun, bugün yerlerdesin ve yarın tekrar yükselmeyeceğini asla bilemezsin. Yarın çok yükseklere çıkıp, bir gün sonra yerlerde olacağını asla tahmin edemezsin. Olduğun yeri korumak, olmak istediğin yer için savaşıp kazanmak senin elinde. Ne çok rahatlayıp gevşe ne de umutsuzluğa kapılıp vazgeç. Ne çok yükseklerde olsun gözün, ne de alçaklarla yetin. Ne çok fazla şey iste, ne de elindekileri kaybet. Ne elindekiyle yetin ne de daha fazlasını ummaktan vazgeç.
Aslında bir cümle birçok şey anlatır insana ve sahip olunan tek bir şey bile bazen o kadar değerlidir ki, kaybetmeden asla anlaşılmaz. Bizler her zaman bir tık daha yukarıyı, bir rakam daha fazlayı, bir adım daha ileriyi, bir basamak daha yükseği istiyoruz ve isteyeceğiz de. İnsan olmanın doğasında, içgüdüsel bir şey olsa gerek. Her zaman eldekiler yetmiyor bir şekilde. Ama bunları isterken ve elde ederken de, hiçbir şeyin garantisi olmadığını, her an yükseklerde uçarken, bir an sonra alçalıp, batacağımızı göz önünde bulundurmalıyız.
İsteyelim tabi, daha fazlasını, daha iyisini, daha yükseğini... Ama kaybetmeyi de göze alalım... Bir basamak daha çıkacağız derken, çıktığımız tüm basamakları yıkıp, birden yerle bir olmayalım...
Elimizdekilerin değerini bilerek ve onları korumayla başlayalım mesela işe, nasıl olur? Bu düşünceyle bakalım bu kez gökyüzüne. Her zamanki gibi gülümseyelim huzurlu maviye. Kim bilir belki de birbirimize gülümsemişizdir yine...
Hoşça, dostça, her daim sevgiyle kalın...
Emine Özel Summak