Emniyet Müdürü köpüklü kahvesini bitirmiş, üstüne kaç bardak da çay içmişti ama müstahdemden henüz haber yoktu. Derken biraz sonra müstahdem odaya girdi. Ancak yanında ne davulcu vardı, ne zurnacı.

-Köylün olan davulcu nerde?
-Köylüm sandığım diyelim sayın müdürüm.
-Hey neyse, davulcu nerde?
-Aşağı köye düğüne gitmiş efendim. Adını aldım, soyadını aldım, yaşını öğrendim. Hatta annesinin ve babasının adını bile aldım.
-Aferin be ama kendisini getiremedin.
-Yarın burada efendim, bana haber edecekler.
-Tamam, seni görevlendiriyorum. Davulcu ve zurnacıyı sayın valimin odasına getireceksin.
Emniyet müdürü okuldan ayrıldı. Kapıdan çıkarken bir kez daha dönüp okula baktı; ne kargaşaydı aman Allah’ım, ne kargaşa…
***
Valiliğin kapısının önünde bir adamın ceketine sarınmış halde uyuduğunu gören bekçi, adamı dürterek uyandırdı.
-Kalk hemşerim kalk, sabah oldu.
-Ne, ne ne…
-Valiliğin önünde ne işin var. Terörist misin, ajan mısın?
-Ne teröristi, ne ajanı bekçi bey?
-Burada ne işin var öyleyse.
-Sayın Valimle görüşeceğim, kendisi bizzat beni çağırmış da.
-Seni, bizim vali, koskoca vali, bu ilin valisi, devletin valisi.
-He, beğenemedin mi?
-Yok ya niye beğenmeyeyim,. Sonuçta sen de bir vatandaşsın.
-Bak gördün mü, benim senden farkım yok.
-Gevezelik etme, ben koskoca bir bekçiyim, devletin bekçisi. Hem vali beyle görüşecektin, kargalar kahvaltı etmeden ne diye geldin?
-Ne bileyim, gece köyden döndüm. Vali beyin beni çağırdığını söylediler. Erken gideyim de kuyruğa giyeyim dedim.
-Yahu vali beyin odası, SSK Hastanesinin polikliniği mi ki sıraya giresin? Neyse neyse şu ilerideki banka otur. Mesainin başlamasına daha iki saat var.
Saat 9 gibi vali beyin aracı eskortların ışıltısıyla göründü. Makam aracını gören davulcu, yukarıda sıra beklememek için kapıda görüşüp, çıkmayı düşündü ve aracın önüne gitti.
Makam şoförü kılıksız bir adamın aracın önüne geldiğini görünce telaşlandı.
Koruma polisi kapıyı açtığı gibi davulcunun üstüne atladı.
Valiliğin önünde bekleyen polisler de korumaya destek verdi ve bir anda davulcunun tepesi, polis ordusunun konuşlanma yeri haline geldi.
Vali bey ne olduğunu anlamak için temkinli şekilde aracından inerek duruma müdahale etti. Polisler çekildi, her tarafı yara bere içindeki davulcu bir başına kaldı.
-Sen de kimsin be adam, neden aracın önüne atladın?
-Atlamadım efendim, sizi durdurmak istedim.
-Niye bir tehlike mi söz konusu?
-Yok efendim beni çağırtmışsınız da.
-Ben… seni… çağırmışım…
-Evet efendim.
-Ne iş yaparsın sen?
-Davulcuyum efendim, zurnacı da birazdan gelecek.
-Burada düğün mü yapacaksınız, benden izin mi istiyorsunuz?
-Yok efendim, ifademi alacakmışsınız.
-Hay Allah, yahu şunu adam gibi söylesene. Tamam tamam çocuklar bırakın, üstünü başını temizleyin, yarasını beresini sardırın ve makama getirin.
Koruma polisi, davulcuyu diğer polislere emanet ederek, ilgilenmelerini söyledi.
Davulcu önce sağlık ocağına götürüldü, sonra üstüne başına bir şeyler alınmak için çarşıya. Sonra da berbere ve ardından hamama.
Bir süre sonra davulcu, filinta gibi bir halde makama intikal ettirildi. Zurnacı da kapıda bekliyordu. Müstahdem de gelmişti. Davulcuyu görünce “beni niye beklemedin, birlikte gelecektik” dedi ama davulcunun kısmetinde dayak varmış…
Vali bey, haftalık güvenlik toplantısındaydı.
İçeride emniyet müdürü vardı, jandarma komutanı vardı, MİT müdürü de içerideydi. Birçok önemli kurumun önemli yöneticileri kentin güvenliğini görüşüyor, milletin huzuru için alınması gereken tedbirleri konuşuyorlardı.
Vali beyin özel kalem müdiresi hanım kızımız, davulcu, zurnacı ve müstahdeme çay söylemeyi de ihmal etmedi.
Ve nihayet toplantı bitmişti.
Vali bey “dışarıda bekleyen var mı?” dediği anda aklına davulcu gelmişti. Ne sabahtı be!
-Davulcu makama gelsin, dedi…
Önde davulcu, arkasında zurnacı olduğu halde makamın kapısı tıklatıldı ve içeriye girildi…
 
Yarına…
 
Yeni belediye başkanı seçilen arkadaşların radikal bir karar alabilmesi ne zor; “Çalışmamız lazım, tebrikleri kabul etmemiz değil” diye...