Albert Einstein;“Bizi ilgilendiren konu yalnız barışı kurmanın ve korumanın teknik çareleri değil, aynı zamanda kafaları eğitmenin, aydınlatmanın yoludur”, Hz Ali ise; “Bana bir harf öğretenin kırk yıl kölesi olurum” deyip eğitim ve eğitimcinin önemini anlatmaktadırlar.
Eğitimciler, eğitim yoluyla toplumları dünden bugüne, bugünden de geleceğe taşıyan usta sanatçılardır. Bir sanatçı olarak eğitimcilerin yetiştirilme biçimi, devlet ve toplumun onlara verdiği maddi ve manevideğer, yenilikçi olarak gelişimlere açık olup olmamaları gibi etkenler, bugünü ve daha önemlisi gelecek inşaası için kendilerine teslim edilen nesli şekillendirmelerinde belirleyici olmaktadır!
Nesli sağlıklı yetiştirebilmeleri için her çalışan için gerekli olduğu gibi eğitimcilerin de “insana yaraşır iş ortamı” ile huzurlu ve güven içinde çalışabilmeleri gerekmektedir. Atama biçimleri ile liyakat durumu ve iletişimsizlik, önemli sorunlara yol açmaktadır. Bir eğitimci olarak derlediğim başlıca sorunları sizlerle paylaşıp, tartışmak istiyorum. O halde başlayalım;
Eğitim yöneticisinin; sınıf ya da ders dağıtımları, ders programlarının dağıtım şekli (koz olarak kullanılması), uygunsuz ve cezalandırıcı nöbet görevleri, tutanaklarla korkutma veya cezalandırma, zümre toplantılarında öğretmenlerin görüş ve önerilerini dikkate almama ya da alınan kararları uygulamama. Her dönem başı ve sonunda olmak üzere yılda 4 kez yapılan “Öğretmenler Kurulu Toplantılarının” işlevsellik sorunları nedeniyle (fikirlerin dikkate alınmaması nedeniyle görüş ve öneride bulunulmayarak şekli olarak yapılması) verimsizliği. Siyasi görüş ya da sendikal ayrımcılıklar. Bölgesel, mezhepsel, cinsiyet ya da etnik ayrımcılık yapılması.
Yönetişim (Ortak Akıl) kültürünü benimsememe nedeniyle katılımcılığın sağlanamaması ve bunun sonucunda oluşan huzursuzluk ve güvensizliklerin başarısızlığa yol açması. Enerjisini eğitim ve öğretimin kalitesini arttırmak yerine öğretmen ya da çalışanın açığını armaya harcayarak verimsizliğe yol açma.
Peşin hükümlü ya da adalet ilkesini gözetmeyen muhakkik veya müfettiş soruşturmalarının güven zedelenmesine yol açtığı iddiaları. Ders programlarının ilgili tüm tarafların genel isteği ve öğrenci yararı gözetilerek hazırlanması gerekirken kamu yararı için verilen yasal yetkiyi keyfi uygulamalar nedeniyle birlik, beraberlik ile güven duygusunda tahribatlar oluşturması. Okulda herhangi bir sorun yaşayan öğrencinin velisini harekete geçirmesi sonucu, velinin öfkeyle okula gelmesine rağmen okul yönetiminin yaşanan sorunu çözmek iddiasıyla veli ve öğretmeni karşı karşıya getirmesi ya da yüzleştirmesi sonucu yaşanan ciddi sorunların olması.
Eğitimcilerin; mobbing arkasına sığınarak yöneticinin verdiği yasal görev ve sorumlulukları tam ve zamanında yerine getirmeme ya da “bu benim işim değil” gibi söylemlerle sorumluluktan kaçınma. Dedikodu ile yönetici veya okulun marka değerine zarar verme. Yönetici, öğretmen ve diğer çalışanların eleştiriye açık olmaması.
Haksız ithamlara maruz kalan yönetici, öğretmen ya da çalışanların savunma mekanizmalarının devreye girmesiyle (kendilerini kollama) boşa harcanan enerji, sağlıklarının bozulması ve kaçınılmaz verimsizliklere yol açmaktadır.
MEB, İl ya da ilçe Milli Eğitim Müdürlüklerince okul yöneticilerinden ivedilikle istenen bilgi, belge veya yerine getirilmesi istenen emir ve talimatların (bilgi istenmesi, proje yapılmasını isteme gibi) idarece personele iletilip yerine getirilmesi için yapılan baskılara iş yoğunlukları ve görev tanımlarının dışında ya da bilgileri ile ilgisi olmayan işler nedeniyle yapılmamakta, kimi zaman da yöneticiyi başarısız göstermek veya zor durumda bırakmak amacıyla yerine getirilmemesi durumunda çatışmalar yaşanmakta, yaşanan çatışmalar fiziksel şiddet ya da mobbinge doğru bir sürecin meydana gelmesine neden olabilmektedir.
Öğrenci kayıtlarında sınıf ya da öğretmen tercihleri nedeniyle okul yöneticilerine farklı güç odaklarından gelen baskılar, tercih edilmeyen öğretmenlerin başarısızmış gibi algı oluşmasına yol açmakta olduğundan öğretmen ve yöneticileri karşı karşıya getirebilmekte ve yıpranmalarına yol açabilmektedir.
Asli görevi eğitim-öğretim olan yönetici veya öğretmenin hata yapan öğrenciye rehabilite çalışması yerine cezalandırma yolunu seçmesi nedeniyle kaybedilmesi muhtemel öğrenciler olması (Cep telefonu örneği: Arkadaşının cep telefonunu çalan/alan öğrenciyi herkesin içinde döverek ya da aşağılayarak cezalandırma. Bu durum öğrencinin kötü yola sürüklenmesine ve ebediyen kaybedilmesine neden olabilecektir.)
Kimi çevrelerce eğitimcilerin iş yapmadıkları ve yatarak yüksek maaş (!) aldığı algısı ile Ocak-Temmuz dönemlerindeki memur maaş artış haberleri verilirken; diğer meslekler için yeni göreve başlama, öğretmenler için ise 25 yıllık öğretmenin artış oranlarının verilmesi, toplumsal olumsuz algı oluşturmaya yönelik olduğu ve bunlarında eğitimciler üzerinde manevi çöküntüye yol açması.
Yardımcı hizmetlerde görev yapan; memur, teknisyen, hizmetli, işçi, güvenlik görevlisi gibi çalışanların görev tanımlarında belirsizlikler ile onlara karşı davranış şekillerinin olumsuzluğu ya da eğitimde paydaş olarak görülmemesi.
Teknolojik araçlarla uzaktan yapılan eğitim (!) ve öğretim faaliyetlerinde öğrenci ve velilerin duyarsızlıkları nedeniyle katılımın düşük olması, öğretmen ve yöneticilerin üzülmelerine yol açmaktadır. Velilerin öğretmen ya da okul idarelerinin üzerinde siyasi, psikolojik ve ekonomik baskı uygulaması (Çocuğumla yeterince ilgilenmiyorsunuz, çocuğuma bağıramazsınız, seni sürdürürüm vb. davranışlar) eğitim paydaşları (okul, yönetici, eğitimci, veli, öğrenci, sosyal çevre) arasında derin yaralara yol açmaktadır.
Okul aile birliklerince belirlenerek toplanan aidatlar nedeniyle “bu kadar parayı ne yapıyorlar”gibi algılar,eğitim yöneticilerinin şeref ve haysiyetlerinin yara almasına ve yıpranmalarına yol açabilmektedir. Okul aile birliklerince belirlenen ve toplanması yasal olarak zorunlu olmayan aidatların tahsili için öğretmen ve velilere baskı kurulması da önemli sorunlara yol açabilmektedir.
Eğitimcilerin mutsuzluğu domino etkisiyle toplumların geleceğini de olumsuz etkileyeceği unutulmamalıdır. Bize bir harf öğretenlerin kölesi mi oluyoruz, kölemiz mi görüyoruz takdiri sizlerdedir. Bir sonraki yazımda ise; iyi uygulama örneklerini ele almaya çalışacağım. Güçlü ve donanımlı bir gelecek inşaası için mutlu, huzurlu ve mobbing’ siz eğitim ortamları dileğiyle.
İsmail AKGÜN
MEYAD Genel Başkanı, Eğitimci-Yazar