Allah kimseyi kötü niyetli insanlarla karşılaştırmasın, bunları ıslah etsin, ıslah olmazsa da bildiği gibi yapsın diyerek başlamak istiyorum bu yazıma…

“Kendisinden habersiz adına alınan GSM hattının 3 bin lira fatura borcunu ödeyecek”, “Adına kurulan şirketin 200 bin lira vergi ve sigorta borcunu gelen ödeme emrinden öğrendi” diye başlayan haberler okuruz basında bazen. Hatta işlediği suç yerine başkasının kaybettiği kimliğini bırakarak günahsız insanların adliyelerde ve cezaevlerinde çile çektiğini bile okuruz…
İşte bu dolandırıcılık ve sahtecilik olayları, maalesef çoğumuzca “bir işe yaramaz” denilen kimlik fotokopisinden başlıyormuş meğerse… 
Güne Bakış Gazetesinin 1.8.2013 tarihli nüshasında yayınlanan ulusal basın kaynaklı haberin başlığı, “Binlerce vatandaşın canını yakan dolandırıcılık! Kimlik fotokopisiyle dolandırılmayın!”
Bu haberde sahte tapu dahi düzenlendiği de bildiriliyor.
Bu tür sahteciliklerin büyük oranda önüne geçmek için ise “kimlik fotokopilerinin üzerine, hangi iş için kullanılacağını belirten bir ibare düşmeleri ve imzalarını atmaları” Avukat Uğur Altun tarafından öneriliyor. Şahsen bu konuda bir ibare düşülmesi görüşüne yüzde yüz katılıyorum, aynı zamanda yaptığım emlak danışmanlığı işinde haber tarihinden beri de uyguluyorum. İmza atılması görüşüne ise tam katılamıyorum. Önemli olanın, suç işleyenin yargılanmasını sağlamaktan önce suçun işlenmesini önlemek olduğuna göre kamu idarelerinin de bu tavsiyeyi sahiplenmeleri, aldıkları kimlik fotokopisindeki kimlik bilgilerinin üzerindeki uygun bir yere örneğin: “Sürücü belgesi düzenlenmesi için alınmıştır. Başka işte kullanılamaz.” Benzeri ibare yazılabilir, hatta kaşesi dahi yaptırılıp vurulabilir. En azından vatandaştan böyle bir talep geldiğinde “Kardeşim bana, devlete güvenmiyor musun?” diye tepki ile karşılanmaz. Çünkü sonuçta vatandaş mağduriyet yaşaması halinde çözümünü devletten bekleyecek. İşte böyle bir tedbir, devletin bu tür işlerle meşgul olmasının da büyük oranda önünü alacak.
Kamu idaresine henüz bu tür bir istekte bulunmadım. Ülkemizde kamu idarelerinin böyle bir uygulamasını da görmedim, duymadım. Ancak İl İdaresi Kanununa göre Valimiz Mahmut Demirtaş, uygun görürse savcı ve emniyet mensuplarımızın da görüşünü alarak yayınlayacağı genelge ile ilimiz çapında böyle bir uygulamayı başlatarak ülkeye de model olabilir.
Bir de, geçenlerde bir dostum anlattı: Vatandaşın biri “kaybettiği” nüfus cüzdanının yenisini çıkarması için 70 TL idari para cezası ödememek için “çalındı” iddiasında bulunmuş. Tabii ilgili emniyet birimleri de uğraşmış durmuş… Attığın taş, ürküttüğün kuşa değdi mi şimdi? Hem de 70 lira için… Kaldı ki bu durumda idare isterse ilgili vatandaş hakkında resmi mercileri yanıltma suçundan ceza davası dahi açabilir.
“Vatandaşın ihmal veya kabahati var da hırsızın hiç mi suçu yok, kardeşim?” diye içinden geçirenler olabilir. Doğru… Asıl suç hırsızın, dolandırıcının, sahtecinin. Ama vatandaş, çok basit bir ihmali, yeterli bilgi sahibi olamaması veyahut gülen yüze ve yalan söylenen söze samimiyetle inanması yüzünden uğradığı mağduriyetten kurtulmak için gecelerini uykusuz geçiriyor, aylarca yıllarca kafa yoruyor, uğraşıyor, uğraştırıyor. Kurallara uygun şekilde trafikte seyreden bir araca sarhoş sürücünün aracı çarpınca her iki araç için de “kaza yaptı” denilmiyor mu? O halde?...
Düzeltme: 21 Ocak 2014 tarihli yazımda, Orhan Samsatlıoğlu’nun Adıyaman Belediye Başkan Yardımcılığı görevini yaptığı tarihi, 1994 olarak yazmışım. Sağ olsun dostum Mehmet Yaşargün, Mevlana’nın deyimiyle bize hemen “ayna” olduğundan internet sitelerinde gerekli düzeltmeyi doğrudan yapabildik. Doğrusu 2004 olacaktır.
İnsan yaşlandıkça! dil sürçmesi artıyormuş demek…
Mustafa Işıldak www.mustafaisildak.com.tr