Gurur, böbürlenmektir. Böbürlenmek ise, büyüklenmektir. İnsanlar, bir tek babanın torunlarıdırlar. “Yaratılmış” olduklarından, büyüklenmeye hakları yoktur. İnsan, neyine ve kime büyüklenecektir?..
Bir avuç toprak olan insanın büyüklenmesi; cehaletten başka bir şey değildir! (1)
Büyüklenmek, kendini görmektir. Halbuki gerçekte sonsuz ve Ulu Allah’dan başka kimse yoktur! Kibriya ve Azâmet (Büyüklenme ve Ululuk) Allah’a mahsustur. Var olan ve Bâki olan ise Allah’tır. İnsan, var kendisi olan Allah’ın belirtilerinden bir belirtidir. Geçicidir. Ayrıca diğer insanlardan hiçbir farkı yoktur!
Gururlu insanı, Tanrı sevmediği gibi Tanrının kulları da sevmez. Tanrı Kur’an’da,
“Yeryüzünde böbürlenerek yürüyenleri”(A’raf-146,Kıyame-33). Şiddetle itham etmektedir.
Gurur, şeytan sıfatıdır. Gururlu ve kibirli insanın, hangi dinden olursa olsun aslında dini yoktur! O dinsizdir. Çünkü kendisinden başkasını görmemektedir. Yani o kendisini Tanrı bilmektedir. Büyüklenmek, Tanrı’ya aittir. Gururlu insan, başkalarını horlar. Bundan da daha kötü bir sıfat yoktur! Çünkü herkes insandır. Herkes bir Tek Tanrının kuludur. (2)
İnsana yaraşan, alçakgönüllü olmak; Âlemi kendinden üstün görmek, âcizliğini ve fâniliğini idrâk edip; Tanrının huzurunda eğilmektir. Ve Tanrının kullarına hürmetli olmaktır.
Gerçek insan, insana saygı duyandır.
Gururlu ve kibirli insan bir nevi Tanrılık iddia ettiğinden; gerçek Tanrı olan Allah, O’na düşman olur!
Ona büyük belalar verir ve neticede boynunu kırar.
Daha bu dünyada iken hor- hacil (değersiz-aşağı) eder. Onun üzerinde kendi Tanrılığını ispatlar.
Neticede hiçliğini anlar ama, iş işten geçmiş olur. Bir daha da kurtulamaz.
Terbiyeli ve edepli olmak
İnsanoğlu kulluğunu düşünmeli, terbiyeli ve edepli oturmalıdır. Ayık olup Celil olan Tanrının her tarafı kapladığını bilecek ve dikkatli olacaktır.
İslâmiyet, oturmada terbiye ve edebe çok önem verir. Hele Salik (Tanrı yolcusu), otururken -bilhassa kimse olmadığı zaman- Allah’ın, Resulullah’ın (a.s.v.) ve Şâh-i Velâyet’in (k.v.) huzurunda nasıl terbiyeli oturulacaksa öyle oturmalıdır. Ancak istirahat (dinlenme) için müsaade vardır. Yan tarafına yine terbiyeli yatıp istirahat edilebilir.
İslâmiyet, ayak ayak üstüne atmayı, yürürken çenesini havaya kaldırmayı, elini arkasına bağlamayı, böbürlenerek yürümeyi, sırt üstü ve sırtı koyun yatmayı şiddetle men etmiştir.
Toplum içinde, ayak ayak üstüne atıp oturmaktan benlik doğar. Çevresini tanımamak. Onları hiçe saymak sayılır.
Benlik Tanrı’ya mahsustur. Bu durumda olan kişiyi Tanrı sevmediği gibi çevresini tanımadığından içerisinde bulunduğu toplum, o kişiden nefret eder. Çünkü herkesin bir kişiliği vardır. Herkes, Tanrının kuludur.
Gururlu ve terbiyesiz oturan kişiden, Tanrı da kulu da nefret eder. Bu nedenle de o kişi sevimsiz olur.
Kim olursa olsun, alay etmemek. Karşıyı hor görmemek.
Tanrı’nın hiç hoşlanmadığı şey istihza (alay) yani başkalarını horlamaktır. Başkalarını horlamak ve alay etmek, kendini onlardan üstün görmektir! (3)
Halbuki her şeyin yaratanı bir tek Tanrı’dır.Hepsi bir ustanın elinden çıkmıştır.
Herhangi bir kimseyle alay etmek veya bir yaratığı horlamak, onu yaratanı beğenmemek olur ki; bu hem en koyu bir cehalet ve hem de Tanrının gazabını üstüne çekmeye sebep olur.
“Vetebârekallahü ahsenü’l hâlikîn – Tanrı, en güzel yaratıcıdır!..” (Mü’minun-14)
(1) Yüce Peygamberimiz (s.a.v.) buyurur: “İnsanlar, Âdem evladıdır. Âdem’se topraktandır”. (Camiussağir, C.2, S.175)
(2) “Allah, kibirlenenleri sevmez”. (Nisa-36) kibirliliğin kınandığı ayetler: Zümer-72, Nahl-23, Lokman-18.
(3) “Ey inananlar! Bir topluluk, (diğer) bir toplulukla alay etmesin”. (Hucurat-11)
KAZIM YARDIMCI-ADIYAMAN-TÜRKİYE
NOT: Bu yazı 19.11.2007 tarihinde “ADIYAMANDA OLAY” gazetesinde yayınlanmıştır.