Nedendir bilmem, ‘herkes’ sınıfına giren ‘büyük çoğunluk’ olarak nitelendirilen kalabalıkların yaptıklarının tersini yapmayı severim. Herkes uyurken uyanmayı mesela, herkes uyanıkken uyumayı…

Bunu bilinçli yapmam…

Bir inat olsun, herkesin yaptığının tersini yapayım diye değil benimki…

Koyun sürüsü’ diye nitelenen bir kitlenin yürüdüğü yolun tersine gitmek için de değil.

Henüz sebebini bilmediğim bir nedenle yapıyorum bütün bunları…

Herkesi televizyonun başına kilitleyen programları sevmiyorum mesela…

Sokakları boşaltan programları da sevmiyorum.

Boşalan sokakları dolduramayacağımı bile bile çıkıyorum ıssız sokaklara ve onun yalnızlığını paylaşıyorum.

Sokakları dolduran çoksa evimin kollarına atılıyorum ve huzuru buluyorum.

Herkesin aldığını almayı değil, bir köşede mahzun kalanı seviyorum.

Adı bilinmeyen bir mahallede, adı bilinmeyen bir sokakta ve bir köşede müşteri bekleyen bakkaldan alışveriş etmeyi seviyorum.

Bir köyde sabahlamayı mesela…

Hiç kimsenin bilmediği, hiç kimsenin uğramadığı, hiç kimsenin hatırına getirmediği yerlerin yalnızlığını paylaşmayı seviyorum.

Herkes bir yere gidiyorsa, ben diğer yere gitmeyi istiyorum.

Bu, diğer yerin iyi olmasından dolayı değil, neden gidilmediğini, neden kaçınıldığını, neden korkulduğunu, neden çekinildiğini veya hangi gücün herkesi oradan uzaklaştırdığını daha iyi anlamak için istiyorum.

Farklı olmak değil niyetim.

Tepeden bakmak, tepeden bakanlara aşağıdan öykünmek de değil.

Ne büyüklük taslamayı severim ne de büyüklük taslayanların ezik bakışlarına muhatap olmayı.

İnsan gibi yaşamayı seviyorum.

Benim gibi; ne senin, ne onun, ne şunun gibi değil, kendim gibi…

Beni bir yöne kanalize eden hiçbir şeyi sevmiyorum.

Bana belli bir markayı empoze eden reklamları da sevmiyorum.

Tercihi bizzat bana ait olan, denenmiş, sınanmış, test edilmiş, beğenilmiş şeyler daha çok ilgimi çekiyor.

Marka takıntım yok, etiket meraklısı değilim ama kendimi kısıtlayarak iyi şeyleri almaktan da kaçınmıyorum.

Benim bütçem, benim tercihim, benim zevkim, bütün diğer cilalamaların önüne geçiyor.

Siyasette de böyle, hayatın her alanında da…

O nedenle hiçbir manipüle haber beni etkilemiyor…

Hiçbir yalan haberin peşinde koşmuyorum.

Ne gaz alıyorum ne gaz vererek insanları yönlendirmeye niyet ediyorum.

Hiçbir bilinçli program beni etkilemiyor.

Her zaman beni bir başkasının yönetmesine ve yönlendirmesine karşı oldum.

Farkına varmadan veya kendi tercihimle gittiğim bir yol oldu elbet.

Ama farkına vardığım andan itibaren gerisin geri dönmekten kaçınmadım.

Kimin ne dediğini umursamam, kimin ayıplayacağına bakmam ve kimin beni ikna etme çabalarına da yenik düşmem.

Bunu küstahlık olarak almayın…

Elbette tavsiye dinlerim, tecrübelerden faydalanırım, deneyimler benim için yol gösterici olur.

Ama bir sürünün ferdi olmadığımı bilerek yaşarım.

İnandığımın peşinden gider, inancımı suiistimal ettiği anda kendi yolumu seçerim.

Bir şey aksa aktır; bunun kara olduğunu söyleyene inanmak zorunda değilim.

Bir şey kara ise zaten karadır; ak olduğuna beni ikna edeceklerin beklentisi içerisinde değilim.

Onun bunun oyuncağı olan, onun bunun emirlerini uygulayan ve bir başkasının sesi olanları önemsemem.

İradesi elinde olmayanı hiç dikkate almam.

Basmakalıp sözleri ezberleyip, papağan gibi tekrarlayanların “kendi fikirlerini” aktarmadıkları sürece hiç konuşmamış sayarım.

Bir düşüncem var ve o düşünceme göre yaşayanlarla olurum ama bu düşünceyi kendi çıkarına alet edenlerin yanında bir an bile durmamak için köşe bucak kaçarım.

Mecburi kalmışsam, bir süre denemişsem, anlamaya çalışmışsam, kuşkusuz bu bir tecrübedir.

Ve bütün tecrübeler elbette sancılı olur.

O nedenle ben herkes uyurken uyanmayı seviyorum…

Gecenin sessizliği bana çok şey anlatıyor.

Karanlık çöken sokaklarda yaşananları daha iyi hissediyorum.

Işığı kapanan evleri, ışığı kapanan yüreklere benzetmem, hep uyanık kalınmasını istememdendir.

Herkes uyuyorsa, birinin uyanık kalması gerekir ve o ben olacaksam, bunu gönüllü olurum.

Ama amacım bekçilik değil, kimsenin sorumluluğunu üstlenmeye niyetli birisi değilim.

Ben ‘herkes gibi’ birilerinin peşinde gitmediğimden, herkesin de benim peşimden gelmesini istemem.

Sadece ne yaptığımı bilmek ve bunu ‘bilerek’ ve ‘isteyerek’ yapmak istiyorum.

Neyi seviyorsam, neyi tercih ediyorsam, neyi beğeniyorsam, hangi görüşe sahip oluyorsam, bu, kendi istediğim içindir, başkaları dediği, zorladığı, yönlendirdiği için değil.

Uyumak kötü değil elbet ama ne zaman uyuyacağıma ve ne zaman uyanacağıma karar verecek olan benim, hiç kimse değil…

 

Tweetimden Seçmeler

Doğru zaman, doğru yer ve doğru insan.. ne kadar zor bir araya geliyor bu üçlü...