Organ Nakli bölümünden Prof. Dr. Onur Yaprak, işlenmiş gıdaların sağlık üzerindeki olumsuz etkilerine dikkati çekerek, “Ortalama olarak diyetten alınan kalorilerin yüzde 25 ila 60’ının işlenmiş gıdalardan geldiği tahmin ediliyor. Besinler mekanik veya kimyasal olarak iki ayrı yöntem ile işlenir. Pastörizasyon gibi mekanik yöntemler kimyasal işlenmeye göre daha masumdur. Kimyasal işlenme sırasında gıdalara farklı amaçlar ile farklı kimyasal maddeler ilave edilir. Ultra işlenmiş gıdalar olarak da adlandırılan kimyasal olarak işlenmiş gıdalar, şeker, yapay içerikler, rafine karbonhidratlar ve trans yağlar bakımından yüksek olma eğilimindedir. Bu nedenle dünya çapında obezite ve hastalığa önemli bir katkıda bulunurlar. 100 binden fazla yetişkinin yer aldığı büyük bir çalışma, yüzde 10 daha fazla ultra işlenmiş gıda yemenin kardiyovasküler hastalık, koroner kalp hastalığı ve serebrovasküler bozukluk risklerinde yüzde 10'un üzerinde bir artışla ilişkili olduğunu buldu” diye konuştu.
"İçerik listesi karışık ürünlerden kaçının"
İşlenmiş gıdalardan kaçınmanın imkânsız olabileceğini belirten Prof. Dr. Yaprak, sözlerine şöyle devam etti:
“İşlenmiş gıdalar arasında hazır yemekler ve soslar, çorbalar, konserve ürünleri, kurabiye, cips, kraker, gofret gibi unlu veya şekerli paketlenmiş ürünler, şekerli gazlı içecekler, sosis, salam, sucuk, krem peynir gibi sürülebilir ürünler bulunur. İşlenmiş gıdalardan tamamen kaçınmak imkânsız olabilir, ancak çok fazla tüketmenin neden zararlı olabileceğini anlamak, sağlığınızı iyileştirmek için önemli bir adımdır. İlk olarak bu ürünler tipik olarak artan miktarlarda tuz, şeker veya yağ içerir ve bunların tümü aşırı tüketildiğinde sağlıksızdır. İşlenmiş gıdalar ayrıca tatlarını, dokularını iyileştirmek veya raf ömürlerini uzatmak için tipik olarak katkı maddeleri veya koruyucu maddelerle kimyasal olarak işlenir. Herhangi bir işlenmiş gıdayı tanımlamanın kolay bir yolu, etiketine bakmaktır. Tanınmayan, karmaşık adlara sahip bir içerik listesi varsa, bunun işlenmiş gıda olduğunu söyleyebiliriz. “
"Obezite, kanser ve depresyona yol açabilir"
Prof. Dr. Onur Yaprak, işlenmiş gıdaların vücutta oluşturduğu 5 hastalığı şu şekilde açıkladı:
“Obezite: Şekerin obeziteye katkıda bulunduğu ve bunun daha sonra bir dizi başka kronik hastalığa yol açabileceği iyi bilinmektedir. Yüksek oranda işlenmiş gıdalara genellikle ilave şeker yüklenir, ancak etikette ‘şeker’ kelimesi gerçekten görünmüyorsa aldanmayın. Şeker yerine en yaygın kullanılan isimler mısır şurubu, fruktoz, glikoz, sükroz ve maltozdur. Şeker tüketimi, beyinde uyuşturucu bağımlılığına benzer bir zevk ve istek duygusunu tetikler. İlave şekerlerin günlük kalorilerin yüzde 10'undan fazla olmayacak şekilde sınırlandırılması önerilir. Bu, günde yaklaşık 12 çay kaşığı şekere eşittir. Bir meşrubat kutusunun tek başına yaklaşık 10 çay kaşığı içerdiğini hatırlarsak bu miktar 1 meşrubattan bile alınabilir.
"Metabolik sendrom: İşlenmiş gıda tüketimi kalp hastalığı ve tip 2 diyabete yol açabilen bir grup risk faktörü olarak tanımlanan metabolik sendromla bağlantılıdır. Metabolik sendromun içeriğinde yüksek kolesterol, artmış bel çevresi, yüksek tansiyon ve yüksek açlık kan şekeri ile insülin direnci vardır. Rafine karbonhidratlar aşırı miktarlarda tüketildiğinde, şekerler vücutta yağ olarak depolanır, artan yağ insülin direncine yol açar.
"Otoimmün hastalıklar: Bu durum vücudun bağışıklık sistemi kontrolden çıkıp kendi hücrelerine saldırdığında tetiklenir. 100'den fazla farklı otoimmün hastalık vardır. Ancak daha yaygın olanları tip 1 diyabet, lupus, multipl skleroz, romatoid artrit, Crohn hastalığı ve Hashimoto tiroiditidir. Bu hastalıklarda, bağışıklık sistemi sağlıklı hücreleri sağlıksız olarak karıştırır ve koruması gereken vücuda bir saldırı başlatır. Bağışıklık sisteminizin yüzde 70'inin bağırsaklarınızda yer aldığı tahmin edilmektedir. Sindirim sisteminizde baştan sona dolaşan tüm çevresel toksinleri düşündüğünüzde bu şaşırtıcı değildir. Bağırsaklar, işlevi koruyucu bir zar görevi görmek olan epitel hücreleri adı verilen özel bir hücre tabakası ile kaplıdır. Bağırsak epitel hücreleri sıkı bağlantılarla birleştirilir. Bu da bakterilere, toksinlere ve diğer zararlı antijenlere karşı savunma bariyerini güçlendirir. Ancak bu sıkı bağlantılar tehlikeye girdiğinde vücudun savunmasını zayıflatır ve bağırsak geçirgenliğini artırarak zararlı antijenlerin vücuda girmesine izin verebilir. Buna ‘sızdıran bağırsak’ denir.
Araştırmalar, işlenmiş gıdalarda bol miktarda bulunan 7 yaygın katkı maddesinin bağırsak geçirgenliğini artırarak otoimmün hastalıklara davetiye çıkardığını göstermiştir. Tanımlanan 7 katkı maddesi, tümü işlenmiş gıda ürünlerinde yaygın olarak kullanılan glikoz, tuz, emülgatörler, organik çözücüler, glüten, mikrobiyal transglutaminaz ve nanopartiküllerdir. Emülgatörlerin gıda içindeki görevi su ve yağın karışmış halde kalmasını sağlamaktır. Gıdaların raf ömrünü uzatmaya, şeklini ve dokusunu korumaya yardımcı olurlar. Emülgatörler kakaolu fındık ve fıstık ezmesi, kek, salata sosları, puding dahil hemen hemen her işlenmiş gıda ürününde bulunur.
"Kolon ve mide kanseri: Bu kez suçlu işlenmiş etlerde koruyucu olarak kullanılan nitratlardır. Günde 50 gram işlenmiş et tüketen bir insanda kolon kanserinde yüzde 18 risk artışı rapor edilmiştir. 100 binden fazla kişiyle yapılan 5 yıllık bir çalışma, ultra işlenmiş gıda tüketimindeki her yüzde 10'luk artışın, yüzde 12 daha yüksek kanser riski ile ilişkili olduğunu buldu.
"Depresyon: İşlenmiş gıdalarda yüksek diyetler, artan kaygı ve depresyon oranlarıyla da bağlantılıdır. Serotonin önemli bir ruh hali dengeleyicidir. İşlenmiş gıdalarda yaygın olarak bulunan kimyasal katkı maddeleri vücudun sağlıklı serotonin düzeylerini koruma yeteneğini olumsuz etkileyebilir.”
Kaynak : PHA