Dünyanın ikiyüzlülüğü bir yana, ülkemizde ideolojiler müthiş bir çürümeye yüz tutmaya başladı.

Eskiden darbeye karşı çıkanlar, demokrasi ve insan hakları için mücadele edenler, özgürlükler için hayatını ortaya koyanlar, her türlü baskıya karşı direnenler, statükonun yanında, darbelerin tarafında ve zulümle kol kola girmeye başladı.
Hepsi de “AK Parti karşıtlığı”na kurban edildi.
Sadece ülkemizde değil, ülke dışında da aynı manzara söz konusu.
Mısır’da darbecinin yanında yer alan solcular var.
İdam kararlarına ses etmeyen insan hakları örgütleri var.
Mısır ve Suriye’de çocukların ölmesi bile hiç kimsenin umurunda olmuyor.
Bağımsızlığı ve bağlantısızlığı savunarak bugünlere gelenlerin, bağımlı ve bağlantılı olunması gerektiğini haykırıyorlar ama bunu, “özgürlük isteyerek” yapıyorlar.
Aslında büyük bir başarı…
İkiyüzlülüğü gizlemek, herkesin harcı değil.
Anayasa Mahkemesi Başkanının siyasileri hizaya getirmeye çalışan açıklaması da “AK Parti karşıtlığına” kurban ediliyor.
Paralel yapıya, AK Partiye karşı olduğu için destek veriliyor.
Ülkede esen barış havası, akan kanın durması, anaların gözyaşının dinmesi, demokratikleşme adımları bile önemsenmiyor.
Solun sahiplenmesi gereken bütün sosyal destekler, “siyasi hesaplara” kurban ediliyor.
Yoksulun yüzünün gülmesi, dulun kimseye muhtaç olmaması, engellilerin insanca yaşama hakları için verilen mücadeleler de destek görmüyor.
Toplumsal olayda yaralanan veya hayatını kaybeden birisi için kıyameti koparanlar, kendi yaraladıkları ve öldürdüklerini “insan yerine” dahi koymuyorlar.
Genel Kurmay Başkanının “gıkını” çıkarmadığı için bütün bunların başımıza geldiğini söyleyen “sosyalist” sanatçılar bulunuyor.
Gezi olaylarında “sermayeyle” kol kola hükümeti düşürme rüyalarına yatıyorlar.
17 Aralık operasyonunda kurulan tezgâha değil, tezgâhı bozmaya dönük çabaları eleştiriyor ve yargı darbesine taraf oluyorlar.
AK Partinin hatalarını söyleme yerine, tümden AK Partiye karşı çıkarak, ona her fiske vuranı kahraman ilan edebiliyorlar.
Hatta Başçavuşun beygiri AK Partiye karşı anırsa onu da bize filozof diye yutturmaya çalışıyorlar.
Elbette benzeri AK Partililerde de var.
Aslında toplum olarak farklı bir paranoya yaşıyoruz; bir kısmı AK Parti düşmanlığını, bütün değerlerini altüst ederek sürdürürken, diğeri AK Parti’yi en ufak şekilde eleştirenleri de “hain” görmeye başlıyor.
Ve böylece kimin hangi ideolojinin savunuculuğunu yaptığını karıştırıyoruz.
Yaptıklarınız, söyledikleriniz, durduğunuz yer, inancınız gereği mi, ideolojinize mi uygun yoksa siyasi bir tercihiniz mi?
Mesela insanların ölmesine sevinmeniz veya suskun kalmanızı öğütleyen hangi değeriniz?
Üstü örtülü veya açık darbe teşebbüslerine verilen her destek, sizin hangi hayat felsefenize uyuyor?
Minicik bedenine kurşun yiyen bebelere olan suskunluğunuz, sizin hangi insani yönünüzü yansıtıyor?
Mısır’da bir biri ardına verilen idam kararlarına karşı anlamsız suskunluğunuz, darbecilere karşı olmanızdan mı, özgürlüklerden yana durmanızdan mı kaynaklanıyor?
Mısır’da sırf darbeye karşı olduğu için, sırf zulmün yanında durmadığı için 528 kişinin idam cezası almasına sessiz kalırken ve 683 kişiye daha idam cezası verilirken, hangi inancınızla susmayı seçiyorsunuz?
AK Parti, Mısır’da darbeyi destekleseydi, özünüze dönme ihtimaliniz var mıydı?
Suriye’de ölen bebeler için AK Parti tepki koymasaydı, siz karşı çıkacak mıydınız?
Filistin’de İsrail zulmüne karşı çıkan AK Parti olmasaydı, ideolojinizin gereği olarak mazlumların yanında yer alacak mıydınız?
Bırakalım yurtdışını ya yurtiçinde…
367 kararıyla başlayan hukuksuzluk, bir sol iktidar için yapılsaydı, tepkiniz dünyanın hangi sınırlarına kadar duyulurdu?
Anayasa Mahkemesi’ni, “iktidarı hizaya getirme” adına kullanan sol parti değil, sağ parti olsaydı tavrınız ne olurdu?
İktidarda CHP olsaydı ve Gezi olayları “üç ağaç” bahane edilerek, seçilmiş hükümeti alaşağı etmeye döndürülseydi, demokrat damarınız kabarır mıydı?
17 Ağustos operasyonu CHP’li belediyelere dönük yapılsaydı tavrınız ne olurdu?
Hatta 30 Mart seçimleri öncesinde ortaya atılan ve tamamına yakınının montaj olduğu anlaşılan kasetler, sol bir partinin alacağı oyu düşürmeye dönük yapılsaydı nasıl bir tavır takınırdınız?
Sahi, Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç’ın “hiçbir hukuki tahsili” olmamasına rağmen, CHP’ye “hukuk dersi” vermeye kalkışsaydı, tavrınız ne olurdu?
İnanın çok merak ediyorum…
 
Tweetimden seçmeler
Hayat böyledir; bir işin yükünü çekenlerle sefasını sürenler asla aynı kişiler olmamıştır.
Benim de payıma hep yükünü çekmek kalır!