Demokrasi Parkı önünde toplanan Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK) Adıyaman Kadın Platformu üyeleri 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Günü değerlendirerek şiddet olaylarına tepki gösterdiler.
Toplanan platform üyeleri adına açıklama yapan Adıyaman KESK Kadın Platformu Eğitim Sen Adıyaman Şube Kadın Sekreteri Eylem Yıldırım," 62 yıl önce Dominik Cumhuriyeti'nde faşist diktatör Trujillo'ya karşı demokrasi, özgürlük talebiyle direniş bayrağını yükselten Mirabel Kardeşlerin mirasını devralan kadınlar olarak bugün her türden baskıcı, faşizan yönetimlere karşı direniş geleneğine sahip çıkıyoruz. Türkiye’nin dört bir yanından, Arjantin'e, Şili'ye, Polonya’dan Afganistan’a,  dünyanın her yerinden yükselen kadın direnişleri İran’da katledilen Mahsa  Amini’nin ardından diktatörlüğe, otoriter rejimlere, ataerkilliğe karşı bir başkaldırıya dönüştü. Kadınlar olarak 25 Kasım’da; şiddete, cinsiyetçiliğe, savaşa, yoksulluğa karşı; eşitlik, adalet, barış ve özgürlük için isyanı büyüterek alanlardayız. Geçtiğimiz 25 Kasım'dan bugüne erkek şiddeti hız kesmeden devam etti. Son on ay içerisinde 337 kadın katledildi, 190 şüpheli kadın ölümü gerçekleşti. Katliam boyutuna varan kadın cinayetleri iktidarın politikalarından bağımsız değil. Siyasi iktidar bloku tekçi, gerici, militarist, cinsiyetçi  temelde oluşturmayı tasarladığı yeni toplumsal düzenin inşası için kadın kazanımlarını hedefe alan düzenlemelere hız vererek ,erkek devlet şiddetini her gün yeniden üreten politikaları hızla hayata geçiriyor. "Kadın cinayetleri münferit değil, politiktir" demek için alanlardayız. İstanbul Sözleşmesi’nin bir gece yarısı Cumhur Başkanlığı kararıyla iptal edilmesi şiddet faillerini cesaretlendirirken, mücadeleyle elde edilen tüm kazanımları ortadan kaldırmak için siyasi iktidar adeta biz kadınlara savaş  ilan etmiş durumda. Her ay onlarca kadın koruma kararına rağmen katledilirken, 6284 sayılı yasa uygulanmıyor, hatta yasanın sağladığı haklar kısıtlanmaya çalışılıyor. 6284 sayılı yasanın hedefe konulması ile eril yargının cezasızlık politikaları kadına yönelik şiddeti, tacizi, tecavüzü ve kadın cinayetlerini arttırıyor. 2022 yılında öldürülen kadınların yüzde on yedisi failler hakkında uzaklaştırma kararı olmasına rağmen katledildiler. İktidar bu saldırılarla biz kadınların hayatına kastederek, bedenimizi, emeğimizi ve kimliğimizi tahakküm altına almaya çalışıyor. Erkek yargı her fırsatta kadın katillerine iyi hal ve haksız tahrik indirimi için gerekçe bulmaktan geri durmuyor. " Erkek adalet değil, gerçek adalet!” demek için 25 Kasım'da alanlardayız."dedi.
"Bedenimizi kuluçka makinesi, kariyerimizi annelik olarak tanımlamaya çalışıyor"
Erkek egemenliğinin denetimine son vermek için susmayacaklarını belirten Yıldırım,"Ataerkil kapitalizm, yaşamımız ve kazanımlarımıza dönük saldırıları arttırarak muhafazakâr toplumu bedenimiz üzerinden inşa etmek istiyor. Bizleri eve, aileye, kocaya, babaya ait ‘makbul’ kadınlar olmaya, bedenimizi kuluçka makinesi, kariyerimizi annelik olarak tanımlamaya çalışıyor. Sosyal destek adı altında kadınlara yapılacak barınma yardımını en az üç çocuk doğurma koşuluna bağlıyor. Bakım sorumluluklarıyla birlikte ev içinde artan iş yükümüz cinsiyetçi iş bölümünü derinleştirirken kadınları koruyan ve güçlendiren uygulamalar yerine esnek çalışma modeliyle bizleri düşük ücretlerle güvencesiz, örgütsüz çalıştırmaya mahkûm etmenin, ücretli-ücretsiz emeğimizi daha da değersizleştirmenin yolları aranıyor.  Kimliğimizi yok sayanlara, bizleri erkeğe, sermayeye ve devlete daha da bağımlı hale getirmek için her türlü krizi fırsata çevirmenin hesabını yapanlara karşı emeğimiz, bedenimiz ve kimliğimiz üzerindeki binlerce yıllık erkek egemen denetimine son vermek için susmuyoruz, korkmuyoruz, itaat etmiyoruz, demek için 25 Kasım da alanlardayız."şeklinde konuştu.
"Siyasi iktidar bloğu seçime doğru giderken anti-demokratik uygulamalarını arttırıyor"
Ekonomik krizin derinleştiği, işsizliğin arttığı koşullarda kadınların yoksullaştığını ileri süren Yıldırım, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Artan işsizlik, yoksulluk, güvencesiz, kayıt dışı çalışma ile birlikte krizin yarattığı ekonomik şiddeti de en ağır biçimde biz kadınlar yaşıyoruz. Temel tüketim maddelerine, elektrik, doğal gaz, akaryakıta art arda yapılan zamlardan ve ücretlerin giderek erimesinden en fazla etkilenen kesim yine güvencesiz, esnek, işgücü piyasası içerisinde, örgütlenme hakkından yoksun, emek sömürüsüne daha yoğun maruz kalan, biz kadınlar oluyoruz. Ekonomik krizin derinleştiği, işsizliğin arttığı koşullarda kadınlar olarak daha da yoksullaştık, yoksunlaştık. Türkiye OECD ülkeleri içerisinde istihdamda cinsiyet açığının en yüksek olduğu ülkelerden biri. Kadınlar olarak cinsiyet eşitsizliğine ve yoksulluğa karşı mücadele ederken bir yandan da göçmen kadınların bu kötü çalışma ve yaşam koşullarına ek olarak karşılaştıkları ırkçı, ayrımcı politikalara, sınır dışı edilme kaygısıyla daha fazla mobbing ve tacize maruz kalmalarına karşı dayanışmayı örüyoruz. Emeğimizin yok sayılmasına, işsizliğe, yoksulluğa, güvencesiz, kayıt dışı sömürü koşullarında çalışmaya karşı, güvenceli çalışma, güvenli gelecek talebimizi haykırmak için 25 Kasım’da alanlardayız. Siyasi iktidar bloğu seçime doğru giderken anti-demokratik uygulamalarını arttırıyor. Temel hak ve özgürlüklere, sendikal eylem ve etkinliklere dönük saldırılarla toplumsal muhalefeti hedef alıyor. Meclisten çıkardığı sansür yasası ile bir yandan muhalif basını susturmayı, öte yandan sosyal medya paylaşımları üzerinden tüm topluma gözdağı vermeyi amaçlıyor.   Üniversite öğrencileri, siyasetçiler, sanatçılar, özgür basın emekçileri, sendikal mücadele yürüten ve hakları için direnen kadınlar keyfi, hukuksuz gözaltı ve tutuklamalarla karşı karşıya kalıyor. Demokratik eylem ve etkinlikler yasaklanıyor, kolluk kuvvetlerinin sert müdahalesi ile engellenmeye çalışılıyor, eylemlere katılanlara yönelik gözaltı ve tutuklamalar oluyor, davalar açılıyor. Örgütlülüğümüze, demokratik haklarımıza, emeğimize sahip çıkıyoruz ,demek için 25 Kasım'da alanlardayız. 25 Kasım Uluslararası Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele ve Dayanışma Günü’nde elbette erkek egemen düzeninin politikalarını söylem ve uygulamalarını teşhir edecek; tacizin, mobbingin, şiddetin tüm biçimlerine karşı evde, sokakta, işyerlerimizde mücadeleyi daha da yükselteceğiz. “İstanbul Sözleşmesi yaşatır!” "İLO 190 İş Yaşamında Şiddet ve Taciz Sözleşmesi "imzalansın demek için alanlardayız." Tüm bu saldırılara rağmen dünden bugüne dayanışmanın gücüyle çoğalarak güçlenen, örgütlülüğe dönüşen ve iktidarları sarsan kadın mücadelesi inancımızı büyütüyoruz. İran'da  sokakları isyan alanlarına çeviren,  DAİŞ karanlığına direnen, Arjantin’de “Bir kişi daha eksilmeyeceğiz" diyerek adliye binasını ateşe verenleriz. Kürtaj yasaklarına karşı Polonya’da, ABD’de ‘benim bedenim benim kararım’ diyen milyonlarız. "İstanbul Sözleşmesi bizimdir!" diyerek Türkiye'nin tüm kentlerinde sokakları terk etmeyenleriz. ‘İtaat et, rahat et!’ diyenlere inat, isyan ediyoruz, örgütleniyoruz ve mücadele ediyoruz. Baskılara boyun eğmiyor, kadın katliamlarına, savaşlara, yoksulluğa, militarizme,  doğa ve yaşam alanlarımızın talanına karşı direnişlerde en önde yer alıyoruz."
Toplanan üyeler bir süre slogan atarak daha sonra sesiz şekilde dağıldılar.

 

TGC: Yurttaşın haber alma hakkı engellenmemeli, gazeteciler serbest bırakılmalı TGC: Yurttaşın haber alma hakkı engellenmemeli, gazeteciler serbest bırakılmalı
Kaynak: PHA
Haberin Videosu :

Kaynak: pha