"Niye Necip Büyükaslan aleyhinde yazı yazmıyorsun" diye bana mesaj atan bozguncu zırva, şunu bilesin ki; benim kitabımda vefasızlık yazmaz. Benim kitabımda arkadaş satma diye bir kavram asla bulunmaz. 1990`larda başlayan 2000`lere (belediye başkanı seçildiği güne dek) kadar devam eden bir kader birligimiz var Büyükaslanla. Milli Görüş camiasında omuz omuza vererek gece gündüz demeden çalıştık. Eski Meclis Başkanımız değerli büyüğümüz Bülent Arınç`ın oğlu Fatih Arınç trafik kazasında vefat ederken başsağlığında bulunmak için taaa Manisa`ya beraber gittik. RP Gençlik Kollarını birlikte kurduk. Refah-Yol hükümetinde Dışişlerden sorumlu Devlet Bakanı Abdullah Gül`e beraber hayırlı olsuna gittik. Dönemin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olan R. Tayyip Erdoğan`a hayırlı olsun ziyaretine beraber gittik. Fazilet Partisi Merkez İlçe kongresinde Büyükaslan`ın önerisiyle başkan adayı oldum. Hasılı kelam saymakla bitiremeyeceğim birlikteliğimiz, acı tatlı anılarımız oldu. Gün oldu bir ekmeği ikiye bölerek yediğimiz oldu. Zira belediye başkanı seçildikten sonra senin gibi arabozucular, ispiyoncular, gammazcılar yüzünden beni ötekileştirdi o başka. Zaten o yüzden hala görüşmüyoruz ya. Sende bu diyalogsuzluğumuzu, irtibatsızlığımızı bilmiş olmalısın ki, bugün bana, "niye aleyhinde yazı yazmıyorsun" diye zırvalamışsın. Diyaloğumuz kopuk olsa bile senin gibi müsvetelere pirim verecek kadar cahil değilim ben. İncinmiş, kırılmış, gücenmiş olabilirim. Lakin benim anlayışıma göre "kol kırılır yen içinde" ilkesi elzemdir. Bugüne kadar hiç bir zaman ve hiç bir arkadaşımı satmaya tevessül etmedim etmem de. Sen git o fesatlığını senin gibi arkadaşını satacak kadar zavallı, karakter yoksunu kişilere yap ki belki başarılı olur ve koparacağın dostluklar, ekeceğin nifaklar karşısında rahmetli Erbakan hocamın deyimiyle "gulu gulu dansı" yapar göbek atarsın tamam mı?