Şunu başta söyleyeyim, biz bu memleketin dertlisiyiz, delisiyiz. Dert insanı söyletirmiş. Söylediklerimizi, yazdıklarımızı bu açıdan değerlendirmenizi isterim.
Kimseyle bir hesabımız, alıp vereceğimiz yok. Bilakis herkesi kendimiz gibi görüp bilme eğilimindeyiz.
Hesapsız… Hasbiden ve harbiden…
Daha önce de söyledim;
Şehrin ve şehirlinin hak ve hukukunu korumak adına kendimizce beyan ettiğimiz görüşler, ifade ettiğimiz öneriler ve geliştirdiğimiz eleştiriler düşmanlık değildir. Bilakis, birlikte en iyiye ulaşmak için dostane, samimi ve hasbi bir duruştur, kendimizcedir.
Mesela Tuz Hanı.
Adıyamanlı onlarca yıldır bu tarihi yapının onarılmasını, restore edilmesini, gerekirse aslına uygun olarak yeniden yapılmasını hayal etti, istedi ve bekledi.
Bazen heyecanla, bazen özlemle bazen umutsuzca ama her zaman Adıyamanca bekledi.
Sonunda bitti şükür. Bir şekilde halledildi. Vesile olanlardan Allah razı olsun. Aslına uygun olup olmamasına bakmadan şehirlim sevindi, esnafım umutlandı.
Eskiden şehir hayatında çok önemli bir yeri olan Tuz Hanı’nın yeniden yapılması, sosyal ve kültürel hayatımıza renk ve hareketlilik, ekonomik hayatımıza canlılık katacak derken, diye sevinirken bir de duyduk ki tamamen otel olacakmış.
İki katlı yapılan binanın üst katının otel olarak tasarlandığını biliyorduk. Olabilir, belki de olmalı. Ama alt katındaki odaları avlusuyla birlikte hem de son anda otele verildiğini duyunca şok olduk. Üstelik yapı bittikten sonra birçok yeri yeniden kırılıp yapılacak, yeniden harcamalar yapılacakmış.
Oysa bizler ne hayaller kurmuştuk…
Diğer şehirlerde olduğu gibi avlusunda çaylarımızı yudumlayacaktık. Yöresel, hediyelik eşyalar satan dükkânlar olacak ve turistler bu vesile ile şehre girecek… Eşimizi, dostumuzu buraları gezmeye getirecek, şehri teneffüs ettirecektik. Şehirlinin de nefes alacak yeri olacaktı…
Hayal bu sonu gelmez ki. Şehrimin hayallerinin bu kaçıncı yıkılışı!..
Mustafa Kutlu’nun biz sözü aklıma geldi:
“Hayatı yazıdan çok önemsiyorum. Bir ağacı anlatmak yerine, gölgesinde oturmak daha iyidir.”
Söylediklerimizde hata varsa lütfen düzeltilsin. Belki şehre, kültürel ve ticari hayatımıza daha faydalı olacağı için böyle düşünülmüş olabilir ama bunu bilmek bizim hakkımız olmalı.
Tamamen otel olarak hizmete girmesinin gerekçesini bilmek isteriz. Ve de bizim umduğumuz beklediğimizden daha iyi olacağının gerekçelerini de öğrenmek isteriz.
İkna olur, inanırsak destekleriz, alkışlarız, dua ederiz…
İkna olmazsak, elimizden fazla da bir şey gelmez. Sadece dua etmez, alkışlamaz, Allah’a ve maşeri vicdana havale ederiz.
Sonra da muhtemelen söylene söylene unutur gideriz… Birçok kez yaptığımız gibi.
Umarım bizim hesabımız hatalıdır.