İnanmış bir milletin neler yapabileceğine dair kahramanlıklar tarihimizde sayısızca mevcuttur.
15 Temmuz akşamı başlayan süreç de bunlardan biridir.
Milli iradeye sahip çıkan ve ihanete asla teslim olmayan bir milletin demokrasi mücadelesini bayraklaştıran bir gün oldu 15 Temmuz.
Bir işaretle, inandığının peşinden gözünü kırpmadan giden bu millet, cesareti ve kararlığı ile dünyaya örnek olacak, dünyaya ufuk açacak bir duruş daha sergilemiştir.
Bu millet 15 Temmuz akşamı, kendi içinde kavgalı da olsa, nizalı da olsa, devletin ve milletin tehlikede olduğunu hissettiği anda nasıl bir ara gelerek el ele yürek yüreğe oluşunun destanını yazdı.
Sokaklara ilk inenlerden başlayarak ön saflardan itibaren, yanındakinin kim olduğuna, rengine, inancına ve görünüşüne bakmadan kenetlenmek için elini uzattı, uzatılan eli sıkı sıkıya tuttu.
Böyle inanmışlardı. Büyüklerinden duydukları, okuyup izledikleri böyle davranmaları gerektiğini söylemişti çünkü.
Güzel insanların, yiğit ve yaman insanların yaşadığı Adıyaman’da da bu destanların en güzellerinden biri yaşandı.
Çağrıyı alır almaz ilk çıkanlardandım. Merdivende karşılaştığım komşum ile birlikte diğer komşularımıza da seslenerek bir hedefe kilitlenmişçesine yürüdük.
Hükümet Meydanına geldiğimizde insanlar toplanmaya başlamıştı.
İlk gelenlerden bir avuç insan “bir tehlike var mı yok mu?” diye hesaba girmeden kenetlenmeye, milli iradeye sahip çıkmanın verdiği onurla omuz omuza vermeye başlamışlardı.
Tıpkı sonradan gelenler gibi. Tıpkı insan seline dönüşen inanmış ve inandığının peşinden gelenler gibi… Kadın, erkek, büyük, küçük, yaşlı, genç… Dalga dalga gelenler…
El ele.. Omuz omuza.. Yürek yüreğe..
Kim olduğuna, inancına, rengine ve görünüşüne bakmadan…
Oysa tehlike vardı; silahlı insanların darbe kalkışması vardı.
Böylelerinin gözünü hırs, hınç ve kin bürüdüğü için önlerine çıkanları kim olduğuna bakmadan harcarlardı. Her an bir yerlerden saldırı olabilirdi.
Olsun, her şey göze alınmıştı. Daha doğrusu can korkusu gibi bir şey yoktu gözlerde.
Sadece inanmış ve inandığının peşinden sonuna kadar gitmeyi göze almış inancın kararlığı vardı.
İlk anlardan itibaren Belediye Başkanı da alana gelerek bir emniyet aracının üzerine çıkıp kalabalığı kontrol etmeye çalıştı.
Alana sığmamış yollara taşmıştı insanlar.
Derken Vali, Emniyet Müdürü ve Alay Komutanı.
Arkasından diğerleri…
Protokol tam tekmildi. Ama bu kez seyirlik gösteri veya takip edilecek program yoktu.
Bu kez, vatana ve millete kastedenler, devlete başkaldıranlar vardı karşıda.
Darbe kalkışması vardı.
Bu silah demekti, bu tehlike, saldırı, çarpışma ve vuruşma demekti.
Hem de kural olmadan, hem de hedef gözetmeden…
Ve büyük belirsizlik.. Endişeli bekleyiş, az sonrasının ne olacağı belli olmayan bir süreç…
Ama kararlılık vardı.
Her şeye rağmen inanmış, inandıkları ve güvendikleri uğruna sonuna kadar mücadele etmeyi göze almış insanlar vardı. Hem de belediye başkanı ile, valisi ile, alay komutanı ve emniyet müdürü ile…
Yürekler bir, eller kenetlenmiş, kulaklar Ankara ve İstanbul’daki gelişmelerde.
Dillerde dualar eksilmedi. Kavli dualar fiili dualarla desteklendi.
Sokaklara çıkmayanlar da vardı elbet. Kimi çekindiğinden, kimi de inanmadığından. Hatta belki kimi de sayıları çok az da olsa hainleri desteklediğinden. Bunlara da sözümüz olacak ama şimdi değil. Sonra.
Şimdi onlar adına da, milli iradeye sahip çıkma ve ihanete teslim olmama günü.
Sırf politik ve ideolojik kininden dolayı darbeye taraf olmak, darbecileri alkışlamak ne kadar süfli, ne kadar alçakça ve ne kadar haince bir tutum...
İkinci gün de insanlarımız sokaklarda ve meydanlardaydı. Tehlike tam geçmemişti çünkü. Daha kalabalık, daha bilinçli ve daha organizeli.
İlk gün, bir savunma, bir karşı koyuş, darbeye karşı bir irade tecellisi vardı. İkinci gün ise daha çok kazanılmış bir mücadelenin verdiği haz.
Milletçe, milli iradeye sahip çıkmak ve ihanete teslim olmamak için nöbet tutmak, hem de tek silahı yüreğindeki imanla.. Bir başka duyguymuş.
Allah devletimize ve milletimize zeval vermesin. Vatanımızı ve milletimizi her türlü tehlikeden korusun.
Herkese teşekkürler… Şehitlerimize Cenab-ı Allah’tan rahmet yaralılarımıza acil şifalar diliyorum.
“Darbe girişiminin başından itibaren duyarlı ve asil duruş sergileyen adli, askeri, idari ve yargı birimlerimizin yöneticilerine, yerel yönetim temsilcilerine, Milletvekillerimize, meslek kuruluşları temsilcilerine, sorumluluk anlayışıyla hareket eden tüm basın mensuplarımıza ve halkımıza minnet borçluyuz.”