Değer vermek, önemsemekle paraleldir.
Birini önemsemek, onu değerli kılmak için bir takım nedenlerin olmalı.
Bir insanı niçin seviyorum? Beni ona saygı duymaya iten neden ne olabilir? Değer verdiğim beni ne kadar değerli sayıyor? Değer verdiğimden benim maddi veya manevi bir beklentim/menfaatim mi var…? gibi bir takım sorular sorarak kendi kendini sınamalı insan.
Birine değer verirken onun karakaşına, ela gözüne, selvi boyuna, mevki/makamına, soyu sopuna göre mi değer veriyoruz?
Yoksa, Allah rızasını mı gözetiyoruz? Kanımız mı ısınıyor? Allah ona karşı yüreğimize sevgi tohumları mı ekiyor?
İyi bir tahlil yapılınca, hiç kimseye hak ettiğinden az veya fazla değer verilmemesi gerçeği ile karşı karşıya kalacaksın.
Karşındaki ne kadar sevgi, saygı ve değer hak ediyorsa o kadar vereceksin.
Hak etmeyene “ederinden fazla” değer vermek, değer verilen kişinin kendini olağanüstü bir şey sanmasına, sizinse eninde sonunda üzülmenize neden olacaktır. Hak etmeyene fazlasıyla değer vermek aslında ona yapılacak en büyük haksızlıktır. Çünkü gerçek değerinin farkında olmayan insan, kendini zaten değerli sandığından kendini yenileme, geliştirme, sevdirme gibi bir çabası olmayacaktır. Dolayısıyla olduğu yerde sayacak ve farkına bile varmadığı hatalarıyla baş başa kalacaktır veya senin verdiğin değerin manasını kavrayamayacak, senin verdiğin kocaman değeri, ceviz kabuğunu doldurmayacak kadar küçük şeylere tercih edecektir.
Bunun tam aksine sevilmeyi, ziyadesiyle değer verilmeyi hak eden birinden sevgini esirgemek, hak ettiği değeri vermemekte yine ona yapılacak en büyük haksızlıktır. Kişiye hakkını vermemektir. Buda vebal altına girmektir. Çünkü bir insana verilen değer hak ettiği kadardır ve aslında her insan kendi değerini kendisi belirler.
Kişinin hatada direnmesi akıllanmayacağının belirtisidir. Kimi zaman sana acı da verse, hak eden hatalıya tavır takınmaktan başka çare yoktur. Zamanında gerekli adımı atmamak, yeri geldiğinde hatayı hatırlatmak adına gerekli tavrı takınmamak karşındakini tamamen kaybetmeye neden olacaktır. Yanlış yapsa bile gerekli tavır takınılmayınca insan kendini vazgeçilmez sanır ve küçük hatalar büyük hataları beraberinde getirir.
Oysaki yeryüzündeki hiçbir varlık vazgeçilmez değildir. Her şeyin üzerinde Allah vardır.
Zaman ve yaşadıkların, hiç kimsenin vazgeçilmez olmadığını öğretene kadar belki çok acılar çekilir ama sonuçta doğru olan öğrenilir. Oysa uzun yıllar bu deneyimi kazanmak yerine arada mezarlıkları ziyaret etmek yetecektir. Çünkü mezarlıklar, kendilerini vazgeçilmez sanan insanlarla doludur.
Eğer bir kişiye değer veriyor, onu seviyorsak demek ki onun için bedel ödemeye hazırız demektir. Şu anda bile hala gerçekten aynı değeri verebiliyorsak doğru yoldayız ve değer verdiğimiz insan bunu hak ediyor demektir.
Öyle ise;
Sevmeye, değer verilmeye layık gördüğünüz kişi için acı çekmek, gerektiğinde bazı şeylerden vazgeçmek, katlanmak, hayatından fedakârlık etmek icap ederse gözünü kırpmadan yapabilmelidir insan.
“Bir kişiye gerektiğinden fazla değer verirsen ya o kişiyi kaybedersin ya da kendini kahredersin" diye güzel bir söz okumuştum. Bir konu ancak bu kadar veciz anlatılabilir.
Sözün özü; Üç kuruşluk birine beş kuruşluk değer verirsen, kalan iki kuruşla seni satar…
Selam ve dua ile…
Fahrettin Çelik