Başta batı âlemi olmak üzere, dünyanın birçok yerinde 1800’lü yıllara kadar kadınlar erkeklerle eşit görülmez, adeta ikinci sınıf insan muamelesine tabi tutulurlardı.
18. yüzyıllarda ve daha öncesinde köle olarak kullanılan kadın milletinin, gayri insani muamelelere tabi tutulduklarını herhalde bilmeyen yoktur.
Aynı şekilde İslam öncesi cahiliye döneminde de öz ebeveynleri tarafından diri diri toprağa gömdürülür ve asla insan sınıfında değerlendirilmezlerdi.
Ne zamanki Hz. peygamber efendimiz (sav) dünyaya teşrif buyurdu, İslam güneşiyle âlem aydınlandı, işte o vakit kadınlara değer verildi, cinsiyet ayırımı son buldu, onların hak ve hukukuna riayet edildi.
Hz. peygamber efendimiz (s.a.v) “Cennet anaların ayakları altındadır” derken, herhalde kadınlara ne kadar önem verdiği apaçık ortadadır.
Elhasıl, İslam toplumu dışında dünyanın hiçbir yerinde kadın haklarına ne bugün ne de eskiden riayet edildi.
Dolayısıyla 1800’lü yıllarda erkelerle aynı kategoride değerlendirilme arzusunda olan bir grup Amerikalı kadın, kitlesel eylemlerde bulunur, bu vesileyle sözde bazı haklar elde edilir.
O hakların elde edildiği “8 Mart” günü; “Dünya Kadın Hakları Günü” olarak ilan edilir ve her yıl dünya çapında “8 Mart” tarihi çeşitli etkinliklerle kutlanılır.
Zira, günümüzde kadınların ötekileştirildiği, hor ve hakir görüldüğü, hatta meta olarak değerlendirildiği apaçık ortadayken, “8 Mart” kutlamalarının ne kadar anlamsız olduğu herhalde çok iyi anlaşılıyordur.
Kendilerini medeni, muasır ve çağdaş kategorisinde değerlendirenler; kadınları raks pistine salıvererek, tabiri caiz ise öküzün trene baktığı gibi temaşa ederlerken, ailesinin sermayesine katkıda bulunmayan kadınlar yadırganıyorken sanıyorum “8 Mart”, sembolik olmaktan başka bir şey değildir.
Ülkemizin kırsal kesimlerinde yaşayan kadınlar hem de bu çağda halen mirastan yoksun bırakılıyorsa, kız çocukları aile meclislerinin kararıyla diri diri toprağa gömülerek, vicdansızlığın dik alası sergileniyorsa, hangi kadınların özgürlüğünden bahsediliyor ve “Dünya Kadınlar Günü” kutlanılıyor?
Kendilerini sözde çağdaş olarak lanse eden bir siyasal hareketin kadın kolları; bir yandan kadınların iffeti sayılan çarşafı sokak ortasında yırtarak kadın haklarını ihlal ediyorsa, öte yandan “8 Mart”ı kutluyorsa bu işte bir tezatlık vardır. Hadi erkekler bir tarafa, peki kadınların kadın haklarını ihlal etmesine ne demeli?
Selam, sevgi ve gönül dolusu muhabbetlerimle…