Adamın birisi oğluna; “Sen adam olamazsın” demiş…

Oğlu, ilim tahsil etmiş, güya vali olmuş, ancak makama oturduktan hemen sonra babasını ayağına getirtmiş:

“Sen bana adam olamazsın demiştin ya, bak baba ben adam oldum!” 

Babası:

“Oğlum vali olmuşsun ama yine adam olamamışsın” diye cevap vermiş…

Toplumumuzda bazı zevatlar, makam-mevki olarak çok önemli yerlere geldikleri, ya da etiket sahibi oldukları halde, her nedense kıstasta olduğu gibi adam olamamaktadırlar.

Kamuoyunda yakinen bilinen birçok kişi, ne yazık ki adam olma kurallarını öğrenememiştir.

Önemli olan insan olma özelliğini taşıyor olabilmek ve her şeyden önemlisi adam gibi adam olabilmektir.

Yoksa kişi ağzıyla kuş tutsa bile adam olmanın vasıflarını taşıyamıyorsa, almış olduğu tahsilin hiçbir önem ve ehemmiyeti yoktur…

Geçtiğimiz günlerde, milletvekilimiz Sayın Murtaza Yetiş’in beyanatına göre; Ankara Üniversitesi’nde hukuk dersleri veren ve ilgili bölümün de başkanlığını yapan bir Profesör, “Kürtlere doğum kontrolü yapılsın. Gösterilerine füze atılsın. Kürtler sürgün edilsin” gibi son derece talihsiz cümleler kurmuş!

Nerede kurmuş söz konusu cümleleri?

TBMM İnsan Hakları İnceleme Komisyonu’na bağlı alt komisyonda…

Bir kere bu tür beyanatlarda bulunanlar şunu çok iyi bilsinler ki; her Kürt evladı PKK’lı değildir.

Al renge bürünen kutsal bayrağımızın her zerresinde tüm etnik grupların kanı bulunuyor olmasına rağmen, Kürtleri potansiyel suçlu gören zevatlar ya okuyan cahil, ya da art niyetlidirler.

Etnik kökeninden ötürü bir milletin doğum kontrolünden geçirilmesini arzulayan profesörün, Hz. Peygamber efendimiz (sav)’in dünyayı şereflendirmezden önceki cahiliye döneminde doğan kız çocuklarını diri diri toprağa gömen o kara cahillerden ne farkı var?

Ya da Kürtlerin Anadolu’dan sürgün edilmesini isteyen bir kafanın, Filistinlileri sürgüne salan Abrahamlardan, Yahudileri topluca ateşe atan Nazilerden, Yahudileri sürgün eden İtalyan Antonileri’nden, Cezayirlileri topluca soykırıma uğratan Fransız Conilerinden ne farkı var?  

Her şeyden önce bu soruların cevabını aramak lazım…       

Kaldı ki ırkçılık hamuruyla yoğrulan, faşistlik cürufuyla şekillenen bu tür cümleleri kuran bir profesörün yalnız etiketinden değil, insanlığından da şüphe edilir elbet.

Bunun başka izahı olamaz…

Demokratik açılımın gündemde olduğu şu dönemde, hele de hukukçu birisinin insan haklarına aykırı söylemlerde bulunuyor olması; bir toplumu etnik kökeninden ötürü ötekileştirmekle kalmayıp, toplumsal huzurun da, demokratik açılımın da tekerine çomak sokmaktır.

Meğer Mevlana Celaleddin-i Rumi boşuna dememiş; “Nice insanlar gördüm üstünde elbise yok, nice elbiseler gördüm içinde insan yok.”

Selam, sevgi ve gönül dolusu muhabbetlerimle…