İslâm Literatüründe Reenkarnasyon- Tenasüh, değişim, değişime uğramak anlamınadır.Reenkarnasyon din değildir. Tabiata tapmaktır. İnorganik madde organizmayla (canlıyla) birleşince, organik madde olur.
“ Her şey su ile diridir.” ( Zuhruf II) Su mübarektir. Suda bir hayat iksiri gizlidir. Allah su yoluyla canı- organizmayı bu alemlere göndermektedir. Günümüz de Nasa da “ Uzaydan gelen yağmurda hayat var” demektedir. Kur’an da “Allah’ın diri olduğu ve her an bir şanda olduğu” Rahman Suresi 29. ayette yazılıdır. Evrenin Yaratıcısı canlı olduğu ve her an bir “Şan’da-tecellide” olduğu için tabii ki Evren de bir değişime” uğramaktadır. Yoksa hayat olmazdı ve her şey donardı. Allah her an, ebediyen diridir. Mutlak Varlık, Varlığın özü Hay’dır, diridir. Hiç değişmez. Değişim evrendedir. Allah diri olduğu için evrim devam etmektedir. Kur’an ilk yaratılış ve Halk-ı cedid, Yeni Yaratılıştan söz etmektedir. Reenkarnasyon tabii bir olaydır. Din değildir. Onlar için organizma bazen ayrışır, bazen birleşir: analiz-sentez ve bu tabii olayı din haline getirmişlerdir.
Mecusiler evrenin bir Yaratıcısı olduğuna inanmazlar. Evrenin ezelden beri böyle olduğuna inanırlar. Dört Kutsal Kitabı, kutsal kitabın bildirdiği ilahı inkâr ederler, öldükten sonra dirilmeye inanmazlar. Onlar için her şey bu dünyadadır.
Allah Dört Kitabında hem Ruh, hem Candan bahsediyor.”İnsana ruhumdan üfürdüm” (Sad,72) diyor. Allah Ruhunu sadece insana üfürmüştür. Ruh ilâhidir. Ruh da akıl, hafıza, tefekkür, ilim vardır. Ruh Nurdur..Ruh-Nur deforme olmaz ve parçalanmaz çünkü madde değildir. Canla ilgisi yoktur. Can bitki ve hayvanlarda da vardır. Can ayrı, Ruh ayrıdır. İnsan üçlü sentezdir. Ruh-Can-Madde. Maddi yapısı topraktandır. Can suyla diridir. Can suda gizlidir. İnsanda Allah tarafından üfürülen Ruh-Akıl vardır.
Bitki ve hayvanlar da ise ikili sentez söz konusudur. O da can ve maddedir. Onlarda Ruh- Akıl yoktur. Allah, ruhunu hayvanlara üfürmemiştir. Eğer hayvanlarda Ruh olsaydı, onlarda da düşünme kabiliyeti olur ve yüksek işler başarırlardı. İnsan Ruh aracılığıyla tefekkür eder, sonsuzu düşünür, binlerce kitabı hafızasında tutar. Et düşünmez, bir şey anlamaz. Bilgeler, filozoflar, Peygamberler, et parçası olan beyinle mi düşünüyorlar? Düşünen et değildir, akıldır. Akıl da Ruhun bir şubesidir. Akıl soyuttur, Akıl bir şeyi anlamaktır. Âkil de soyuttur, o da Ruh’dur. Ruh ölmez, beden ölür. Beden ölünce organizma dağılır, Kutsal Ruhlar kendine yükselir, bazı Ruhlar ise Berzahlarda- Karanlıkta kalırlar.
Ruh bir insandan başka bir insana geçmez. Kutsal Tanrı ruhu her kişiye özeldir. Ruh ve Akıl insanda kişiliği belli eder. Tanrı insanı muhatap almakta ve ona lütufta bulunmaktadır. Eğer Ruh, bir insandan başka bir insana geçse o zaman Tanrı’ya karşı kim sorumlu olacaktır? Bu nedenle Tenasüh Nazariyesi saçmalıktır.
-Tenasüh Nazariyesi, Reenkarnasyon; Mecusilik-Kur’an’a , Tevrat’a Darvin Teorisine ve İlâhi Mesaja terstir. Bilimsel denilen Evrim Teorisine terstir. Çünkü Evrim Teorisinde madde de dahi olsa, gerileme yoktur. İlerleme- tekâmül vardır. Evrim hep mükemmele doğru gitmektedir.
Darvin’e göre, hayvan milyarlarca sene sonra insan olmuştur, peki bir insan öldüğünde nasıl bir hayvana dönüşmektedir? Yada insanda ki akıl, nasıl oluyor da hayvana geçmiyor? Onlar tekâmül etmiş insanı geriye götürüyorlar. Tevrat ve Kur’an’a göre de gerileme yoktur.
Tenasüh Nazariyesini savunanlar Kâinat Dairesi’ni ikiye bölüyorlar, birine can diğerine madde diyorlar ve bunun da ezelden beri var olduğunu söylüyorlar. Onlara göre canın bir sahibi yok, günah yok, cennet, cehennem, Melek, şeytan yok sadece ezeli ve ebedi olan ”doğa” vardır. Bu görüşleri ile dine, İlâhi mesaja ters düşmektedirler. Bunlar ilkel materyalistlerdir. Kitabî Dinlerin hepsi “ Allah’ın dünyayı sonradan, 6 mertebede (zamanda) yarattığına inanırlar. İlim de Big bang teorisiyle bunu onaylıyor. Mecusiler ise Bing bang teorisini reddederek bilime ters düşmekteler. Onlar doğanın sonradan olduğunu kabul etmiyorlar ve böylece Bing bang olayını da reddetmiş oluyorlar.
Maddi ve manevi bilgilerin hepsinin Kur’an’da olduğu ayetlerle sabittir. Kur’an’da iç ve dış tüm Âlemlerin sırları da mevcuttur. Ama onu ancak “Ledünni İlme” kavuşanlar bilir ve bulur. Yoksa, Fizik, Bilginleri ve Zahir Din Bilginleri Kur’an’daki Tevhid ve İç Aleme ait bilgileri Ruhâni Âlemin gerçeği ile ilgili bilgileri bilemeyeceklerdir. Ledün İlmi Ruhların buluşması ve konuşmasıyla olur. Ruhani Alem: Ruh, Melek, Cinler, Cennet, Cehennem.
Maneviyatın-iç Alem’in nurani-rahmani yönü olduğu gibi, bir de sufli-karanlık yönü vardır. Ruh Çağırıcılığı, medyumluk ve benzeri İslâm dışı davranışlar, İç Alemin bu sufli kesiminden yapılmaktadır. Onların Rahman Ve Rahmani Kutsal Ruh ve Meleklerle temasa geçmesinin imkanı yoktur. Reenkarnasyoncular, Mecusiler, iç âlemin bu sufli kesimindeki habis nesnelerle temasa geçerler ve dünyadaki bazı eski olaylardan haber vermek, yoluyla iddialarını isbata kalkışırlar. O nesneler ise nâridiler, ateşten yaratılmışlardır, şeytan ve cin taifesidirler.(Bunlarla medyumluk-cin çağırıcılığı- yaparak buluşurlar.)
Kudsi Ruhların ayrıca Külli Ruh’la irtibatı vardır. Yıldızların birbirinden ve Güneşten aldığı faide gibi faidelenirler. Bilmediklerini birbirlerinden veya bir adı da Akl-ı Kül olan Ruhların Babası külli, büyük Muhammedi Ruh’tan sorar ve öğrenirler. Ancak bu Aziz Peygamberler ve Tanrı Velileri’ne mahsustur.
Doğu Asya ve Güney Asya Dinlerine mensup olanlar-ki Kur’an bunlara Mecusiler diyor, Dört Kitap’a inanmazlar.
Bitki-hayvan-insan, tekrar insan-hayvan – bitkiye dönüşür diyorlar, bu da tekâmüle aykırıdır. Çünkü değişim devamlı tekâmüle doğrudur. İlerleme hâkimdir. Gerileme ve çürüme çok azdır.
İnsan Mükemmeldir. Evrende ilerleme vardır, gerileme yoktur.Onun için insan hayvan olamaz. Tanrı sonsuz, mükemmeldir, Tekâmüle ihtiyacı yoktur.
Mecusiler, Reenkarnasyoncular doğanın yaratıldığına ve yok olacağına ve kıyamete inanmazlar. Reenkarnasyon ve Budizm bir tabiat dinidir.Maddeci bir dindir. Din bile denilemez. Çünkü din; metafizik soyut varlıklardan söz eder. Örneğin, Ruh, Melek, Cin gibi. Budizm’de bunlar yoktur. Metafiziğe dayanan bir görüş değildir; doğrudan tabiatı konu alır..
Not:Anlamak soyut bir kavramdır. Ama gerçektir. İnsanın içinde Anlamak niteliği taşıyan Âkil=(Anlayan) soyut bir ruh vardır. Zira ruh soyut bir varlıktır. Tıpkı soyut bir nitelik olan Akıl(Anlama niteliği olan)gibi. Ancak anlamak niteliği soyut olduğundan; Âkil (anlayan da), soyut olması gerekir. Sıfat soyutsa; zamir, özne de soyut olur. Zamir soyutsa; sıfatta soyut olur. Bu bir değişmez kuraldır.
Sıfat somutsa; zamir – özne de somut, zamir özne somutsa: sıfat- nitelik somut olur. Bu da değişmez bir kuraldır.
Öyleyse; Akıl- Anlamak sıfatı soyut bir gerçek olduğundan, Âkil- Anlayan da soyut bir zamir, özne-kişidir. İşte insanda, düşünen, anlayan, bilen biri var ki; oda soyut olan biridir, Ruhtur. Allah’ın ruhudur. Ruh Allah’ın nurundan oluşan kişiliği olan soyut bir kişidir. Melekler gibi bir kişiliktir. Melekler de Nur’dandır. Ama kişiliği olan bir Nur’dan varlıktır. Ruhta nurdan olan kişilik sahibi bir varlıktır. Sonsuz Nur, Allah, Alim olduğundan Ruh ve Melekte de ilim-bilmek, Akletmek(Anlamak) sıfatı – niteliği vardır. Akıl- anlamak sıfatı, yapay, sun’i değildir. İnsan Aklı beraber getirir, doğaldır. İnsan dünyaya geldiği zaman Akıl, Anlamak sıfatını beraber getirir. Bu durum diğer organik, bitki, ve hayvanlarda yoktur. Onlarda “Akıl” yoktur.
“Allah, Kur’an da Sure-i Duhan’ın 56.ayetinde “Ölümün bir kere olduğunu, ölümden sonra daha ölüm olmayacağını”açıklamıştır. Kur’an tekrar tekrar ölmeyi reddetmiştir. Âyet şudur:
“La Yezikunel fihel Mevte İllel Mevtetel Ûla .(İlk ölümden sonra Onlar (İnsanlar), başka ölüm tatmayacaklardır” ,
Bu âyet, cenneti müttaki insanlar içindir. Cehennemdeki insanlar içinse; Allahutaala, “La yemûtu fiha vela Yahya.( O cehennemdekiler, orada ne ölüler, ne de dirilerdir”, buyurmaktadır.
Bu iki ayet de kesin olarak bu ilk biyolojik ölümden sonra, başka ölüm olmadığını vurgulamaktadır. Öyleyse Kur’an’a göre bu dünyaya tekrar gelip, tekrar gitmek yoktur.
Diğer üç Kutsal Kitapta aynen Kur’an gibi söylemektedir. Kur’an ve diğer üç kitap, insan öldükten sonra bu dünyaya tekrar dönüşün olmadığını, açık ve kesin olarak bildirmektedir.
Reenkarnasyon basit bir materyalizmdir. Dört kitaba ve Big bang olayına, Darvin’in tekamül nazariyesine de terstir. Çünkü Budistler, tekamül etmiş insanı hayvana dönüştürüyorlar; ki bu doğadaki tekamül ve diyalektiğe de tersdir.
“Vahyede, çağdaş bilime de ters düşmektedir”.
Tevrat, Zebur ve İncil’in görüşü de budur. Bu kitaplarda ilk ölümden başka ölüm kabul etmez.
Kâzım YARDIMCI (Adıyaman’lı)
26.10.2004/ADIYAMAN