Öncelikle 24 Haziran’da yapılan C.Başkanlığı ve M.Vekili seçimlerinin Devletimize, Büyük Türk Milletine, bütün siyasi partilerimize, kazanan kaybeden tüm M.Vekili adaylarına hayırlı olmasını diliyorum. Milletimizin iradesine saygılıyız.
Gelelim seçime. Öncelikle yeni bir parti olması itibariyle İYİ PARTİ’den başlayalım;
7-8 aylık yeni bir parti.
Üstünde büyük bir baskı vardı.
Büyük bir Medya ambargosu ile karşı karşıyaydı..
Seçime sokulmak istenmedi..
Teşkilatları daha birbirlerini tanıma fırsatı bulamadan çok çok erken bir seçimle karşı karşıya kaldı.
Yandaş medya tarafından çok acımasız bir karalama kampanyasına tabi tutuldu.
Bütün bu olumsuzluklara rağmen %10 oy aldı ve 43 M.Vekili kazandı.
Evet bütün bu olumsuzluklar düşünüldüğünde bu oy oranı başarı sayılabilir. Fakat İYİ PARTİ için beklenti bu değildi. Hem kamuoyunda hem de yapılan tüm anketlerde çok daha iyi bir sonuç bekleniyordu.
Peki bu beklenti neden gerçekleşmedi?
Öncelikle biraz geriye gidip Abdullah GÜL’ün adaylığının konuşulduğu günlere gitmekte fayda var. Sayın Abdullah GÜL’ün ismi “Çatı aday” olarak gündeme geldiğinde , Sayın AKŞENER’in bu oluşuma karşı çıkıp dik durması ve kendinden emin tavrı kamuoyu tarafından çok olumlu karşılanmıştı. Sayın AKŞENER adeta ; “Endişeye mahal yok ben buradayım” mesajını verdi. Bu tavır Taraflı tarafsız herkes tarafından kabul gördü. Her kesimin ilgisini çekmeye başladı ve Sayın AKŞENER adeta Toplumsal muhalefetin umudu haline geldi. Artık çok ciddi ve iddialı bir aday konumuna gelmiş, Milletin gündemine oturmuştu.
Bu çok olumlu hava ne yazık ki CHP ile İTTİFAK konuşulmaya başlandıktan sonra dağılmaya başladı. Aslında öteden beri İYİ PARTİ’nin SP ve DP ile bir İTTİFAKI konuşuluyordu ve bu kamuoyu tarafından da olumlu karşılanıyordu. Fakat CHP hiç hesapta yoktu. CHP de İTTİFAK içerisinde yer aldıktan sonra işin rengi değişmeye başladı. Hele hele CHP adayı M.İNCE’nin HDP’li S.DEMİRTAŞ’ı cezaevinde ziyaret etmesi ve Başkan yardımcılığı sözleri, AKŞENER’in DEMİRTAŞ’la ilgili o beyanatı AKŞENER’e duyulan umudu ve güveni zedeledi. Bütün bunlar İktidar partisi AKP ve Yandaş medya tarafından çok iyi “değerlendirildi”, acımasızca istismar edildi. O kadar ileri gidildi ki ; “Bunlar CHP zihniyetini başa getirmek istiyorlar, bu İttifak CHP’ye yarayacak, HDP ile beraberler, DEMİRTAŞ’ı serbest bırakacaklar”diyerek her gün TV’lerde oturumlar, gazetelerde haber ve yorumlar yapıldı. Bu yayınlar ve propaganda o kadar çok işlendi ve de etkili oldu ki, AKP’ye kırılmış, umudunu yitirmiş ve AKŞENER’e oy vermeyi düşünen Milliyetçi-Muhafazakar seçmenin yeniden AKP ve MHP’ye dönmesine neden oldu.
Peki neden bu kadar tepki oldu?
Çünkü İYİ PARTİ’ye oy vermeyi düşünen seçmenlerin büyük çoğunluğu MİLLİYETÇİ-MUHAFAZAKAR ve MUKADESATÇI bir seçmendir. İYİ PARTİ’yi de böyle görüp benimsiyor, sempati duyuyor. CHP ile bir “Doku Uyuşmazlığı” var. Bu husus asla unutulmamalıdır.
Bu İTTİFAK sadece İYİ PARTİ’nin değil ; Saadet Partisinin de aleyhine oldu. “Saadet partisine verilen her oy CHP’ye yarayacak, CHP’ye verilmiş sayılacak ve CHP’yi Meclise taşıyacaktır” diye günlerce propaganda ve yayınlar yapıldı.
Bütün bunlar aslında SP’li olup baraj endişesi yüzünden daha önceki seçimlerde AKP’ye oy veren, fakat bu seçimde baraj endişesi olmadığından(İttifaktan dolayı) Saadet Partisine(SP) oy vermeyi düşünen seçmenleri yeniden AKP’ye döndürdü.
Sonuç olarak İYİ PARTİ sadece Saadet Partisi ile İttifak yapsaydı, her iki parti de çok başarılı sonuçlar alacaklardı. Mübalağasız İYİ PARTİ %20’leri; Saadet Partisi de %4-5’leri bulacak ve C.Başkanlığı seçimi de kesinlikle 2.ci tura kalacaktı.