Herkesin bildiğini tekrarlayıp, siyasetin mutlaka sandık bazlı yapılmasını söylemeye gerek yok. Çünkü artık bundan fersah fersah uzaklaştık.
Şimdi eldeki kozları ortaya koyma zamanı…
Kim daha çok çirkinlik yapabiliyorsa o kazançlı çıkıyor.
Ne kadar iğrençlik, o kadar başarı,
Ne kadar ahlaksızlık, o kadar oy,
Ne kadar röntgencilik, o kadar itibar…
Merak etmeyin, geçmiş tecrübeler var, süren kazanımlar var.
Çok başarılı bir kadro kurmana gerek yok.
Küfür etmesini bilen,
Takip etmekte uzman,
Gizli kayıt tutmakta mahir,
Kumpas kurmakta başarılı,
Yatak odası gözetlemekten zevk alan,
Teknik yönden başarılı montaj yapabilen elemanlar, sizi başarıya götürecek olan en büyük ve en önemli kadrodur.
Rakiplerini dinleyeceksin, izleyeceksin, her tarafını görecek kameralar yerleştireceksin ve her dediğini not alacak, her ilişki kurduğu kişiyi takibe alacaksın.
Adım adım izleyeceksin, sabırla ilmik ilmik öreceksin.
Punduna getirdiğin her falsolu hareketi bir tarafta saklayacaksın.
Olmadı, montajla istediğin kıvama göre malzeme stoklayacaksın.
Seçim zamanı geldiğinde veya öne çıkmayı hissettiğinde bunları servis ederek, rakibini alt edeceksin.
Boşuna yatırımlarla uğraşmanın anlamı yok…
İnsanların yaşamını kolaylaştıracak düzenlemelerle zaman geçirmeye ne gerek var?
Yasaları değiştirerek, özgürlükleri kısıtlayan maddeleri çöpe atmakla da uğraşmak yok.
Ne yollar, ne köprüler, ne hava limanları, ne parklar, ne bahçeler, ne de yılan gibi kıvrılan kaliteli yollarla zaman öldürüp, para harcamanın âlemi yok.
Hızlı tren yapıp, denizin altından toplu taşıma yapmak için kırk dereden su getirmek de gereksiz.
Sağlığı iyileştirmek, eğitimde çıtayı yükseltmek, bürokrasiyi azaltmak, insanlara insanca muamelenin yolunu açmak gibi lüzumsuz işlerle uğraşmak zorunda değilsiniz.
Siz rakibinizi kollayın yeter.
Her adımını, her bakışını, her nefesini, her kuruş harcamasını ve her ilişkisini…
Sizden habersiz kuş uçmamalı, kervan geçmemeli…
Kuş uçmaz, kervan geçmezse bile bunu yapacak gücünüz var; teknoloji var, kesip kırpma ve sonra ekleme şansınız var.
Bu iş hem çok kolay hem de özgürlük alanı geniş.
Mesela yalan söyleyebilirsiniz, dilediğinizce…
İftira atabilirsiniz, özgürce…
Her türlü namussuzluğu, her türlü ahlaksızlığı, her türlü çıkar ilişkisini özgürce yapabilirsiniz.
Siz alçaldıkça, şansınız çoğalır.
Siz ne kadar adi olabilirseniz, o kadar kazanma şansınız var.
Yedi kat yerin dibine girecek kadar iğrenç işlerin altına imza attıkça siz büyürsünüz.
Haydi şimdi iş başına…
Önce elinizde 8-10 tane turp bulunduracaksınız.
Bunu sözcülerinizle sağa sola salacaksınız.
En büyük turp için önce küçük turpları sofraya getireceksin, yiyen yer, yemeyen sofradan kalkar.
Size sofradan kalkan değil, tıkınan ve bunu lezzetli bir yemek sanan zekâ özürlüler lazım.
Sizin ahlaksızca elde ettiklerinizi, kendi ahlaklarına uygun gören kitle gerekiyor.
Siz alçaldıkça, alçak olanlar da ortaya çıkacak ve etrafınızda kenetlenecektir.
Siz ne kadar iğrençleşirseniz, iğrençliğin bir erdem olduğuna inananlar etrafınızda çember oluşturacaktır.
Siz alçalın, siz iğrençleşin, siz bütün ahlaki değerleri ayaklarınızın altına alarak çiğneyin…
Korkmayın, bunu yaparken dürüstlükten dem vurun, hırsızlığa karşı olduğunuzu söyleyin, ahlak polisi kesilin, inançlı görünün…
Hiç fark etmez…
Siz ahlaklı görünmek için alçalanlardan olmalısınız.
Yoksa başaramazsınız.
Yoksa hizmet etmek zorundasınız.
Yollar yapacaksın, köprüler inşa edeceksin, devasa projelerin altına imza atacaksın, insanların hayatını kolaylaştıracaksın, çalmayacaksın, çaldırmayacaksın ve hizmeti tek amaç edineceksin.
Sonra demokratik adımlar atacaksın, terörü bitireceksin, insanlar ölmesin diye uğraşacaksın.
Zor iş bunlar…
Siz kolayını buldunuz; insanlığın köküne turp suyu sıkarak, istediğiniz ahlaksızlığı yapmaya hazırsınız.
Haydi şimdi, daha büyük turpları sofraya getirin…
Korkmayın, bunu gönül rahatlığıyla yapın zaten adam gibi yapmak sizin harcınız olmamalı!
Tweetimden seçmeler
Ahlaklı siyaseti ancak ahlaklı insanlar yapar.