İlk kez bir seçimde, hem de yerel seçimde tarım ile ilgili söylemler tartışılıyor,vaatler veriliyor. İstanbul’un Kadıköy ilçesinden tut, Adıyaman’ın Besni ilçesine kadar her yerde adaylar tarımla ilgili söylemlerde bulunuyor. Tanzim satış adı altında ilk kez insanlar domates, salatalık kuyruğuna giriyor.
Oysa ben ve benim gibiler yıllardır bu tarım politikalarının yanlış oldığunu söylüyor,yazıyoruz.uygulanan bu tarım politikası devam ettiği müddetçe daha çok kuyruk olur, daha çok ithalat olur.
Ben tarımla uğraşıyorum. Asıl geçim kaynağım çiftçilik. Dolayısıyla sorunlarımızı ve çözüm yolunu karınca kararınca biliyor ve yıllardır da dile getiriyorum.
Bu iktidara inanırsak tarımda dünya birincisiyiz. Çiftçilere vermedikleri destek yok. Bu söylemlere inanan sektör ile ilgisi olmayan sıradan vatandaş ise bize, ‘devlet size her şeyi veriyor gözünüzü toprak doyursun’ bile diyor. Ama gerçek bambaşka: evet devlet farklı kalemler adı altında destek ödemesi yapıyor sonra da görevimi yaptım diye kenara çekilip seyrediyor. Oysa verdiği destek yetersiz. Kaldı ki ben bir çiftçi olarak devletin veriyorum dediği desteklerin hiç birini istemiyorum. Her yıl elimde dosya ile daire daire dolaşmak ağırıma gidiyor. Veriyorum dediği desteklerin hepsi kendisinin olsun, benim girdilerimi ucuzlatsın yeter.
Çiftçinin ana girdileri mazot,gübre,tohum ve elektriktir. Bunların fiyatlarını düşürsün yeter. Geçen yıl 1300 civarında satılan gübre bu yıl bir ara 3600 ekadar yükseldi şimdi 2100 civarında. Mazot göz önünde, diğerleri hak getire. Eğer çiftçinin maliyetini direk etkileyen bu kalemlere bir çözüm getiremezsen üretim artışı da sağlayamazsın, dolayısıyla fiyatlarıda düşüremezsin. Fiyatı arz talep belirler. Ekonominin kuralı budur. Oysa bu iktidar üretim artışı ile ilgili projeler üreteceğine, suçlu tayin edip,dış güçler,faiz lobisi,aracı mafyası gibi hayali düşman üretip KHK ile fiyat düşürmeye kalkıyor. İthalat yaparak fiyatları frenlemeye çalışıyor. Bu tutarsız politikalar yüzünden ülkemiz bir yılda 10 milyar dolarlık gıda ithalatı yapıyor. Yani yıllık 10 milyar doları diğer ülkelerin çiftçisine kaynak olarak aktarıyor.
Biraz vicdanlı olunsa, biraz ülke menfaatlerini düşünseler 10 milyar doların yarısı ile ülke çiftçisine destek verse inanın üretim en az beşe katlanır,çiftçinin sıkıntısı biter,fiyatlar düşer ihracaat bile yaparız. Böylelikle ülkenin dövizide içerde kalır.
Ama bu iktidar ülke üreticisine düşmanca bir yaklaşımla 126 ülkeden 135 değişik sebze,meyve ve gıda ürünü ithal ediyor. Sırbıstan’dan et,Madakaskar’dan börülce,Ispanya’dan marul,İtalya’dan ıspanak, Moldova’dan dondurulmuş domuz eti,İngiltere’den yumurta,Çin’den sarımsak.
Türkiye’de bol miktarda üretilen elma,turunçgiller,üzüm,armut,domates,ayva,erik,sivribiber, nar,lahana,şeftali,kiraz,dolmalık biber,turp,patlıcan gibi bir çok ürün ithal ediliyor. Kostarika’dan kavun, İran’dan karpuz geliyor. En çok et ithalatı polonya ve bosna hersek’ten yapılıyor. Yağlı tohumların %75,sebze tohumlarının ise %50 si ithal ediliyor. Sadece pamuk ve ete ödenen yıllık tutar 3.5 milyar doları buluyor. 2012 yılında saman ithalhatına başladık ve beş yıldır saman ithal ediyoruz. Türkiye İstatistik Kurumu verilerine göre son 12 yılda tarım sektörünün büyüme hızı %2 de kalmış.
Bakın yıllık 10 milyar dolar nerelere gidiyor, neler alıyoruz;
Ayçiçeği: Moldova,Romanya,Bulgaristan
Pirinç: Bulgaristan,Rusya,Yunanistan
Arpa: Rusya, Ukrayna
Mercimek: Kanada, Kazakistan
Fındık: Almanya
Hurma: İran, Suudi Arabistan
Portakal,Limon,Mandalina: KKTC
Nohut: Arjantin, Meksika,Bangladeş, ABD, Rusya
Mısır: Rusya,Ukrayna,Romanya
Buğday: Rusya, Kazakistan
Börülce: Madakaskar
Badem: ABD
Ceviz: ABD, Şili
İncir: ABD, Almanya
Karpuz: İran
Daha neler neler, bu kadar örnek yeter. Bu iktidar ithalat lobisi anlaşılan. Şimdi de Suriye’den vatandaş ithalatına başladı. Kendilerine sorarsanız batı bizi kıskanıyor……….kıskananlar çatlasın,kıskananlar çatlasın……………….
ASIM ÖCAL
17.3.2019