Bugün 21 Mart, gece ile gündüzün eşit olduğu gün. Bir başka deyişle baharın müjdecisi, tabiatın yeniden canlanışının habercisi olarak kabul edilen olan gün. Bu özelliği ile birçok kültürde bayram olarak kutlanır etkinlikler düzenlenir.
Nevruz (yeni gün) adı ile çok eski bir geçmişe sahip ve birçok medeniyete ait olsa da, bilinen ya da bildirilen şekli ile Adıyaman’da halk tarafından hiç kutlanmadı. Son yıllarda bir şekilde ortaya çıkarılan, 1995 yılından itibaren de resmen bayram olarak kabul edilen kutlama şekli tabii mecrasında halk tarafından benimsenmedi. Hem “Adıyaman’da Nevruz nasıl kutlanırdı?” sorusuna cevap bulmak hem de hatıraları canlandırmak adına gelin Ahmet Akil Yağınlı’ya müracaat edelim. Araştırmacı, yazar ve eğitimci Ahmet Akil Yağınlı, uzun yıllar süren araştırmasının ürünü olan “Adıyaman Ağzı ve Kültürü” adlı eserinde bu konuyu şöyle anlatmış:
Adıyaman merkezinde kutlanılan bahar bayramının adı “SULTAN NAVRIZI” ya da “SEḤRE” dir. Kutlama tarihi de Rumi takvime göre “6 MART”, Miladi takvime göre ise “21 MART” günüdür.
“Sultan Navrızı” kutlamaları için şehrin iki ayrı mekânı kullanılmaktaydı. Bunlardan birincisi ve en kalabalık olanı; Devlet hastanesinin kuzey tarafında Karadağ’a yakın “NAḲIBIN HAVIZI” denilen yeşillik, su ve küçük bir havuzun bulunduğu açık bir alandı.
İkinci mekân ise: Bu gün ki Atatürk şehir stadının güney tarafında bulunan “YEDİ ḲARDAŞ” adındaki ziyaretin bulunduğu mekândı.
Ayrıca Şehrin güneyinde Vartana köyü yolunun doğu tarafında bulunan “Şeher içmesi (şehir içmesi) de sultan navrızı kutlamalarının yapıldığı bir başka mekândı.
Söz konusu gün gelmezden bir hafta – on gün öncesinden hazırlıklara başlanır, kasap’a bir hafta-on gün öncesinden çiğ köfte (etli küfte) için et siparişleri verilirdi.
Çünkü o günün öğle yemeğinde hemen herkes çiğ köfte yapacağından köftelik ete talep çok olmaktaydı.
SEḤRE’YE gitmezden bir akşam önce anneler daha önceden suda ıslattığı nohutları ekmek sacının (Tandırın) iç kısmında ateşte kavurur. Bu kavrulmuş nohutlar çerez olarak yemek için hazırlanırdı.
SEḤRE’DE sabah kahvaltısında yenilmesi için bir hamur işi olan “BEKMEZLİ TAPLAMA” hazırlanırdı.
Hazırlanan nevâleler sepetlerle, torbalarla ve bez sofralarla çıkınlar yapılarak eğlence yerine taşınırdı.
Eğer bu günü kutlayanlar içinde nişanlı bir kız varsa kızın ailesi o günün ağır yemeklerinden olan pirinç pilavı ve Bekmezli taplama muhakkak yapar, damat tarafı da gelin olacak kızın boynuna bir elbiselik kumaş atarlar. Halk arasında buna “Gelinin boynuna top atma” denirdi.
Ayrıca bekâr gençler için de bu gün çok önemliydi. Çünkü gençler buraya gelir gizliden gizliye ideallerine göre bir kız bakıp beğenmeye çalışırlar, nişanlı olan gençler de uzaktan nişanlılarını görmeye çalışırlardı.
O gün insanlar yemek olarak: Sabah kahvaltısına pekmezli taplama, öğle yemeğine günün vazgeçilmezi olan çiğ köfte (etli küfte) başta olmak üzere: Etlı kıyma, Kavırmalı küfde, ‘ör küfde, sovıḫ küfde, ḳuzı sümıdı küfdesi, mercimeklı küfde, ḳarışdırmalı aş… Gibi yemeklerin yanı sıra; Ne’neçük, Yarpız, Çıldırım, Ḳaz ayağı, Ebe kömecı gibi otlarla yapılan yahut daha çok Yarpız ve Yumurta karışımı yapılan “MANCA” lar: Yani “SALATA” çeşitleri yapar, ayranla birlikte yer - içerlerdi.
Herkes yapmış olduğu yemeklerden biri birlerine ikram eder bu şekilde tatlı bir karnaval havası yaşanırdı.
Baharın habercisi olan “NAVRUZ ÇİÇEĞİ” ni toplamak için gençler dağlara tırmanır, topladıkları navruzları da önceden ikiye yarmış oldukları bir çubuğun arasına özenle dizer öylece getirirlerdi, bunları kimi satar, kimisi yer ve ikram ederdi. Kimileri yine aynı şekilde ellerinde bıçaklar veya ucu sivri çubuklarla kenger toplarlardı.
Karnını doyuran “Ya yiyip yatmalı, ya da “Yedi adım atmalı” atasözü gereğince, ya da: “Ekmek ḫıdır, yi ḳudır” özlü sözünde belirtildiği gibi… Kimi yan gelir yatar, kimileri de : “Hümbek, Pabıç çarpmaca, Çırçımba, Elım, Üç adım, Ḳırcik, Top yandı, birligim birlik, (Kıtına) gülle, ip hoplama, çızğı, çelik çomaḫ… Gibi oyunlara dalar giderlerdi.
İnanışa göre sultan navrızında dışarı çıkmazsan Bö’(Bir tür hastalık) olursun. Yine Navrız Hanım bugün gezmeye çıkarmış ve gezdiği o vakitte de gökyüzünde bir dirhem bile bulut görülmezmiş.
İşte böyle bir seḥre akşamında güneş batımına doğru fazla karanlık olmadan ve daha çok yaya olarak herkes günün tatlı yorgunluğu içinde bir bir evlerine dönerlerdi.