Daha önce bir yazımda “Cam Tavan Sendromu” ile ilgili bir deneye yer vermiş ve başarılı olmamız için sınırlarımızı zorlamamız gerektiğini yazmıştım.
Bugün yine aynı konuya örnek bir deneyi, ama bu sefer biraz farklı bir deneyi paylaşacağım. İlk bakışta bize espri gibi gelen bu deneyin aslında okuyanlara vermek istediği önemli mesajlar var.
İsterseniz önce deneyimizi okuyalım:
Bu deneyi Dursun yapıyor. Pireyi yakalıyor, sonra "zıpla" diyor, pire zıplıyor.
Sonra pirenin ayaklarından birisini koparıyor.
Gene "zıpla" diyor. Pire zar zor zıplıyor.
Bu kez diğer ayağını da koparıyor.
Pireye "zıpla" diyor, pire zıplamıyor.
Birkaç kez deniyor aynı şeyi ama gene hareket yok.
En sonunda deneyin sonucunu yazıyor.
Sonuç: “Ayakları olmayan pirenin kulakları da duymaz.”
Tıpkı Dursun’un bu deneyinde olduğu gibi kim bilir belki biz de zaman zaman benzeri sonuçlara varmışızdır.
Yani bir şeylerin ayaklarının olmadığına bakıp duymayacağı kanaatine varmışızdır.
Veya…
‘Veya’sından sonrasını da siz ekleyin artık.
Aslında burada önyargılara da ince bir gönderme var gibi. Hatta nasıl görmek istiyorsak; görmek istediğimizmiş gibi olduğunu ispat etmek için sunduğumuz alakasız gerekçelere de güzel bir örnek bence.
Hani şu dere kenarında su içen koyun ve kurt meselesinde olduğu gibi.
Dere kenarında su içmekte olan koyunu yemeyi aklına koymuş olan kurt “suyumu bulandırıyorsun” gerekçesini öne sürünce koyunun: “Ama ben suyun alt tarafındayım. Yani su senin oradan buraya geliyor” itirazına aldırmadan “Olsun, ben seni yemek istiyorum, bu da bir bahane” hikâyesi gibi yani.
Birileri için verdiğimiz hükümlerde vardığımız sonuca iyi bakmamız gerekiyor aslında.
Yani duymamasının gerekçesi ayağının olmadığından mı, sesimizin ulaşmadığından mı, duymak istememesinden mi yoksa gerçekten geçerli sebebinin olduğundan mı olduğunu iyi tahlil etmemiz gerekiyor bence.
Birisini yemeyi kafaya koymuşsak veya onun hakkında kesin hükmü vermeye kararlıysak, suyun hangi tarafında durduğu önemli olacak mı yoksa fark etmeyecek mi, bunun vicdani ve insani yönlerini en azından kendi içimizde gözetmemiz gerekir diye düşünüyorum.