Sanık kesinlikle ceza yiyecekmiş. “Ben seni kurtarırım!” diyerek büyük bir ücret karşılığında davayı üstlenen avukat, sanığı karşısına alıp tembih etmiş:
“Yargıç ne derse desin, ne sorarsa sorsun; ‘lolo’ dan başka bir söz söylemeyeceksin!..”
Duruşmada yargıç sormuş:
“Adın ne?”
“Lolo”
“Söylesene be adam!..”
“Lolo”
“Kaç yaşındasın?”
“Lolo”
“Yahu burası mahkeme, cevap ver!..”
“Lolo”
Avukat söz almış:
“Sayın yargıç, müvekkilim zararsız bir delidir, ceza-i ehliyeti yoktur!..”
Yargıç da sanığın ceza-i ehliyetinin olmadığına karar vermiş.
Duruşmanın ertesi günü avukat, sanıktan ücretini istemiş. Hapisten kurtulan adam ise mahkemedeki tavrını takınmış:
“Lolo”
“Dostum, mahkeme sona erdi, kendine gel, şakayı da bırak.”
“Lolo”
Sonunda avukatın tepesi atmış:
“Senden para istiyorum be adam!.. Bana da mı lolo?”
***
Evet, işine gelmedikten sonra, üstelik işi de bitmişse, sana da, bana da ona da lolo…
Herkese lolo yani.
Öncesinde sana muhtaçtır. Senin gücüne, çevrene, bilgi ve birikimine ihtiyacı vardır.
Sana sırnaşır, yanaşır, yaltaklanır, senden görünür. Ta ki işini görene dek.
Sonrasında ise lolo…
İşi bitmiştir yani. Seni bir güzel kullanmış, amacına ulaşmıştır. Dolayısıyla da sana ihtiyacı kalmamıştır.
Bu yüzden sana da lolo…
Günlük hayatımızda da kullandığımız bu deyim, aslında kullanıldığı yerde kelek atmanın yanında büyük bir hayal kırıklığının yaşandığını da ifade etmek istemektedir.
“Biz birlikte yola çıkmıştık. Sonuna kadar beraber olacaktık. Birbirimize güvenip asla aldatmayacaktık...” diye başlayıp, “Beni de mi satıyorsun, beni de mi aldatıyorsun?” diye biten ve buram buram hüsran kokan bir duygu yumağının özetidir aslında lolo.
Yaşantınızda size de lolo çeken biri oldu mu bilmiyorum.
Ama etrafımızda her an bize “lolo” çekecek insanlarla dolu olduğunu bilmenizi isterim.
Bunu fark etmeniz için illa da “lolo” kelimesini yüzünüze söylemesi gerekmiyor.
Bazen sağ elini açıp başparmağını burnuna dayayarak size “nanik” işareti yapması da aynı anlama gelir.
Hatta herhangi bir işaret yapmasına da gerek kalmayabilir.
Bir bakarsınız ki, o kadar senli benli olduğunuz kişi yolda karşılaştığınızda başını başka yöne çevirebilir.
Ya da bulunduğunuz mecliste sizi ilk defa görmüş gibi davranabilir.
Verdiğiniz sıcak bir selam size buzdolabından çıkmış bir kalıp buz olarak da dönebilir.
Tahmin etmediğiniz bir şekilde, gıyabınızda çevrilmiş, alavere dalavere olarak da karşınıza çıkabilir “lolo”.
Emeğinizle, fikrinizle veya duruşunuzla gelişmesine, iyileşmesine katkı sunduğunuz (sıfatı ve statüsü ne olursa olsun) kişiler için de geçerlidir.
Anlayacağınız her an bir “lolo” ya kurban gidebilirsiniz.
Bu yüzden yola çıktığınız, destek verdiğiniz ya da güvendiğiniz kişileri iyi tanımanız gerekiyor.
“Bu nasıl mümkün olacak?” diye sormayın, ben de bilmiyorum.
Bildiğim kadarı ile insanların içini gösteren, gerçek niyetini okuyan bir cihaz henüz keşfedilmedi.
Kalıbına bakarsınız, oturup kalkmasına, konuşmasına bakarsınız “adam beller” güvenirsiniz.
İşin sonunda cılk çıkarsa, o da onun sütüne bağlı.
Hem kavun değil ki koklayasınız!
Not: Yazımız konu itibariyle duyulan ihtiyaca binaen tekrara düşmüştür.